Allah bir Kuran ayetinde kendilerine samimi iman etmeleri için çağrıda bulunulan insanların Müslümanlar için “Düşük akıllıların iman ettiği gibi mi iman edelim?” dediklerini bildirmiştir:
Ve (yine) kendilerine: “İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin” denildiğinde: “Düşük akıllıların iman ettiği gibi mi iman edelim?” derler. Bilin ki, gerçekten asıl düşük-akıllılar kendileridir; ama bilmezler. (Bakara Suresi, 13)
İşte ayette verilen bu örnek, ‘münafığın ruh halini’ ve ‘Müslümanlara olan bakış açısını’ çok açık bir şekilde göstermektedir. Münafık, kendisinin ‘dünyanın en akıllı insanı’ olarak görür. Gerçekte ise münafıkta ‘akıl’ oluşmaz, çünkü akıl ancak Allah’ın iman ettikleri takdirde insanlara lütfettiği bir nimetidir. Ancak işte münafık, aklı olmadığı için, ‘ne kendi akılsızlığını ne de Müslümanların yüksek aklını’ fark edemez. Ahmaklığı dolayısıyla, Müslümanların‘düşük akıllı kimseler’ olduğuna inanır. Oysaki Allah, “Bilin ki, gerçekten asıl düşük-akıllılar kendileridir; ama bilmezler.” sözleriyle, ‘akılsız olanların münafıklar olduğunu ancak onların bu durumun şuurunda olmadıklarını’ haber vermiştir.
Münafık, bu akılsızca değerlendirmesinden dolayı Müslümanların, kendi yaptığı sinsilikleri, ahlaksızlıkları ve akılsızlıkları fark edemediklerini düşünür. Oysaki Allah’ın Kuran ile yol göstermesi ve Müslümanlara verdiği keskin akıl ile Müslümanlar münafıklardaki her türlü şeytani alameti kolaylıkla fark ederler.