Münafık, Müslümanlara Zarar Vermeye Devam Edebilmek için Ayrılış Vaktini Erteler

Ahirzaman Münafıkları

Münafık çok korkak ve aşağılık bir karaktere sahiptir. Bir yandan Müslümanların arasında, onlara karşı sinsi oyunlar oynarken, bir yandan da sürekli fark edilme ve yakalanma korkusu içerisinde yaşar. Kurduğu tuzakların, yaptığı sahtekarlıkların, küfürle olan işbirliğinin ortaya çıkması durumunda, Müslümanların onu aralarından uzaklaştırmasından şiddetle korkar. Çünkü münafık Müslümanların yanından ayrılmadan önce, küfürde kuracağı hayatına dair tüm sistemlerini sağlamlaştırmak ister. Bu konuda hazırlıksız olduğu bir anda deşifre olup ortada kalmak onun için adeta ölüm gibidir.

Ancak münafık, böylesine ‘dehşetli bir korku’ duymasına rağmen, Müslümanlara zarar verme hırsından dolayı, korka korka da olsa, onlarla birlikte yaşamaya devam eder ve sinsi faaliyetlerini sürdürür. Ayrıldığında, Müslümanların olmadığı bir yerde, ‘ahlaksızlık yapma gücünü kaybedeceğini’ ve oradayken olduğu kadar ‘etkili eylemler yapamayacağını’ düşünür. Elbette ki münafık, inkar edenlerin yanına gittiğinde de, Müslümanlara olan düşmanlığını sürdürecek; şeytani eylemlerine devam ederek Müslümanlara zarar vermeye çalışacaktır. Ama münafık tüm bunları, onların arasındayken sinsice ve gizli yollarla yapmaktan daha büyük bir şeytani zevk alır. İçlerinde olup onları aldatabilmek, münafığın çok daha fazla hoşuna gider. Ayrıca Müslümanlar arasındayken, elinde ‘çok daha çeşitli şekillerde adilik, haysiyetsizlik ve alçaklık yapabilme imkanı’ olur. Sesiyle, yüzüyle, bakışlarıyla, mimikleriyle, bakışlarıyla, huysuzluklarıyla münafığın eylem yapabileceği onlarca konu vardır. Müslümanlardan uzak bir yerde iken tüm bunları yapabilme dozu ise düşecektir.

Diğer yandan da münafık içten içe, sürekli olarak ‘bir an önce küfrün yanına gidip, kendisine Allah’ı, İslam’ı hatırlatan her şeyden olabildiğince uzaklaşmayı’ da çok ister. Ancak o zaman şeytan ile baş başa kalabileceği için, istediği şeytani mutluluğu da o zaman bulabileceğine inanır.

Müslümanlarla birlikte geçirdiği her an, onların neşesine, huzuruna, birbirlerine olan kopmaz bağlarına, tutkulu sevgilerine şahit olur. Kıskançlıktan kavrulur ve bu durum sürekli olarak onun canını yakar. İşte tüm bunlar dolayısıyla da, bir an önce aralarından kaçıp gitme hissiyle yanıp tutuşur.

Dolayısıyla münafık, Müslümanların yanında olduğu süre boyunca, hep bunların muhasebesini yaparak, ‘kar-zarar hesaplarını enine boyuna değerlendirerek’ yaşar. Müslümanlara, içeriden verebileceği en fazla zararı verebildiğine inandığında, küfürdeki yerini de istediği şekilde sağlamlaştırabilmişse, işte münafık o zaman iman edenlerin yanından ayrılma planını harekete geçirmeye başlar. Bunun için hem ‘inkar edenlerden elde edeceği çıkarlarının, halihazırda Müslümanların yanında olduğundan daha fazla olacak şekilde garantilenmiş olması’; hem de ‘Müslümanlara içten içe yeteri kadar zarar vermeyi başarabilmiş olması’ gerektiğini düşünür. Tüm bu şartlar bir arada olacak şekilde ayarlanmadığı sürece münafık ayrılmayacak, bu imkanları elde edene kadar sinsi oyunlarına devam edecektir.

Tüm bu hesaplamaları yapıp sinsi planlarını kurarken münafığın gafil olduğu çok önemli bir konu vardır. Münafığın Müslümanlar arasında kalması da, onlardan ayrılıp gitmesi de, her halükarda Müslümanlar için hayırdır. Müslümanlarla kalması da Allah’ın onlara olan rahmetidir, gitmesi de. Müslümanların, böyle şeytani bir varlığın sinsi faaliyetlerine rağmen hak dini hakim kılmak için çaba harcamaları onların Allah Katında alacakları ecirleri daha da artırır. Münafığın ayrılması da, Müslüman cemaatinde müthiş bir temizlenme, aydınlanma ve bereket oluşturur. Dolayısıyla münafık her ne yaparsa yapsın, tüm kötülük çabaları Müslümanların lehine dönmekte, verdiği her şeytani emek Müslümanlar için hayırla sonuçlanmaktadır.

SORU: “Münafık madem sıkıntı ve sürünme içindeyse niye Müslümanlardan ayrı gidip yaşamıyor?”

ADNAN OKTAR: “Münafık, Müslümanların içinde daha iyi pislik yapacağını, daha fazla rezillik yapacağını düşündüğü için ayrılamıyor. Orada daha fazla tahribat yapacağını düşünüyor. Giderse, hem Müslümanlardaki nimetlerden mahrum olacağını düşünüyor, hem de yeteri kadar tahribat yapamayacağını düşünüyor yani onu hesaplıyor. Ama dışarıya gittiğinde daha fazla tahribat yapacağını umuyorsa, işte münafık o zaman ayrılıyor.

madde, new scientist

Zaten Allah ayette, “Önce kendilerine bir mağara ve sığınacak yer ararlar.” diyor. Önce onu temine çalışıyor. Eğer o sığınacağı yeri temin ederse, ondan sonra Müslümanların haberlerini dışarıdan izlemeye başlıyor. Dışarıda aleyhte faaliyete başlıyor. Ama içeride, hem Müslümanların malını mülkünü yediğini, hem de Müslümanları daha iyi vurduğunu düşünüyor. O yüzden Kuran’da çok geniş anlatılmıştır münafıklar, çok kapsamlı anlatılmıştır.”  (A9 TV, 23 Ocak, 2016)

Gerçekten sizden olduklarına dair Allah adına yemin ederler. Oysa onlar sizden değildirler. Ancak onlar ödleri kopan bir topluluktur. Eğer onlar bir sığınak ya da (kalacak) mağaralar veya girebilecekleri bir yer bulsalardı, hızla oraya yönelip koşarlardı. (Tevbe Suresi, 56-57)