Bediüzzaman Hz. Mehdi’nin 3 görevini açıklıyor.

Risale-i Nur'da Mehdi

Ve ONUN ÜÇ BÜYÜK VAZİFESİ OLACAK. (Emirdağ Lahikası, s. 260)

Bediüzzaman eserlerinde “Hz. Mehdi’nin bir veya iki görevi değil, tam olarak ÜÇ GÖREVİ olduğunu” bildirmektedir. Bu üç görevi birarada yerine getirmeyen şahısların ise ahir zamanın Büyük Mehdisi olamayacağını ifade etmiştir.

Bediüzzaman’ın bu konudaki detaylı açıklamalarına rağmen, bu önemli gerçek gözardı edilerek Bediüzzaman’ın Mehdi olabileceği yönünde bazı fikirler öne sürülmektedir. Halbuki Bediüzzaman eserlerinde bu konuya bizzat açıklık getirmiş, Mehdi olmadığını sayfalar boyunca delilleriyle birlikte açıklamıştır. Bu konudaki tüm bu açık beyanlarına rağmen Risale-i Nur’a ve bu eserin yazarı olarak kendisine Mehdilik konusunda hüsn-ü zan besleyenlere ise, bu düşüncelerinin “karıştırmadan kaynaklanan bir yanlışlık olduğunu” söylemiştir:

“Risale-i Nur’un şahs-ı manevisini (cemaatini) haklı olarak Hz. Mehdi telakki ediyorlar (şahsi bir görüş olarak kabul ediyorlar). O şahs-ı manevinin de bir mümessili (temsilcisi), Nur şakirdlerinin (talebelerinin) tesanüdünden (dayanışmasından) gelen bir şahs-ı manevisi ve o şahs-ı maneviden bir nevi mümessili (temsilcisi) olan BİÇARE TERCÜMANINI ZANNETTİKLERİNDEN, BAZEN O İSMİ (Hz. Mehdi ismini) O’NA VERİYORLAR. Gerçi BU, BİR İLTİBAS (karıştırma) BİR SEHİVDİR (hatadır, yanılmadır), fakat onlar onda mes’ul değiller. ÇÜNKİ ZİYADE HÜSN-Ü ZAN, ESKİDEN BERİ CEREYAN EDİYOR VE İTİRAZ EDİLMEZ. Ben de o kardeşlerimin pek ziyade hüsn-ü zanlarını bir nevi dua ve bir temenni ve Nur talebelerinin kemal-i itikadlarının (imanlarının faziletinin) bir tereşşuhu (yansıması) gördüğümden onlara çok ilişmezdim… (Tılsımlar Mecmuası, s. 201) (Emirdağ Lahikası, s. 248)

Bediüzzaman Risale-i Nur’un şahsı manevisinin ve bu eserlerin yazarı olarak kendisinin kimi zaman Hz. Mehdi olabileceğinin düşünüldüğünü, ancak bunun bir karıştırma ve hata olduğunu belirtmiştir. Bir başka sözünde ise bu düşünceye sahip olan kimselerin iman hakikatlerini anlatma konusu yönünde bir değerlendirme yaptıklarını, ancak Hz. Mehdi’nin diğer iki vazifesi olan “İslam birliğinin sağlanması, tüm İslam dünyasının lideri olması ve Hz. İsa ile birlikte İslam ahlakının dünyaya hakim kılınmasının kendisinde görünmediği hususunu dikkate almadıklarını” söylemiştir. Bundan dolayı da Risale-i Nur’a ve kendisine yapılan Mehdilik yakıştırmasının yalnızca bir “zan”dan ibaret olduğunu belirtmiştir:

… O GELECEK ZATA DAİR HABERLERİ VE İŞARETLERİ, RİSALE-i NUR’UN ŞAHS-I MANEVİSİNE HATTA BAZEN TERCÜMANINA DA TATBİKE (uydurmaya) ÇALIŞMIŞLAR ve Şeriatı ihya (Kuran ahlakının esaslarını hatırlatarak yeniden hayata geçirme) ve hilafeti tatbik olan ÇOK GENİŞ DAİREDE HÜKMEDEN BU MÜHİM VAZİFESİNİ NAZARA ALMAMIŞLAR (göz önünde bulundurmamışlar). (Tılsımlar Mecmuası, s. 168)

Bediüzzaman, bu sözüyle Hz. Mehdi’ye dair haber ve işaretlerin Risale-i Nur cemaatiyle özdeşleştirilmeye çalışıldığını ancak bu benzetmenin Hz. Mehdi ile ilgili verilen bilgilere uygun düşmediğini belirtmiştir. Bediüzzaman bu benzetmeyi yapan kimselerin Hz. Mehdi’nin iki büyük ve önemli vazifesini gözardı ettikleri için böyle yanlış bir kanaate vardıklarını ifade etmektedir. İslam birliğinin sağlanması ve Hz. Mehdi’nin tüm Müslümanların liderliğini üstlenmesi, Hıristiyanlarla ittifak sağlanması ve Hz. İsa ile birlikte Kuran ahlakının tüm yeryüzüne hakim olması şu ana kadar henüz gerçekleşmemiştir. Bediüzzaman da dahil olmak üzere, Peygamberimiz (sav)’den sonraki dönemlerde gelen müceddidlerin hiçbiri bu büyük görevleri yerine getirmiş değildir. Dolayısıyla Bediüzzaman da bu gerçeği dile getirerek Risale-i Nur’un şahsı manevisini Mehdilikle vasıflandıranların yanıldıklarını ifade etmektedir. Nitekim bir konuda bir kişiye hüsn-ü zan beslenmesi, bu düşüncenin gerçeği yansıttığını gösteren bir delil değildir. Nitekim Bediüzzaman da risalelerinde bunu dile getirmiştir.