Müslümanlar ne kadar dürüst, ne kadar temiz bir hayat yaşamak istiyorlarsa, münafık da tam tersine, o kadar ‘sinsi, entrikalarla dolu, sahtekarlık ve ikiyüzlülük üzerine kurulmuş’ bir hayattan hoşlanır. Her şeyin ‘şeffaf ve açık olduğu, dürüstlük üzerine kurulu bir yaşam tarzı’ onları çok sıkar. Münafıklar bunu tekdüze ve sıradan bulurlar. Ruhları hep bir şeytanlık, sinsilik, gizlilik arar. Dostlarının da kendileri gibi olmasını isterler. Hayatlarında oyuna, sahtekarlığa, ince taktiklere, sinsi düzenlere yer olmayan insanlar, onlara sıkıcı ve durağan gelir.
İşte bu bakış açısıyla yaşayan münafık, Müslümanlar arasında da aynı arayışlarını sürdürür. Müslümanların yaşam tarzı ve ahlak anlayışları ona çok ters olduğu için, onların yanında hiçbir şekilde huzur bulmaz. Sürekli sıkıntı ve huzursuzluk içindedir. Ne zaman ki onların arkasından bir iş çevirir, sinsice oyunlar oynar ve sahtekarca planlar yapabilirse, ancak o zaman biraz ferahlar ve mutlu olabilir.
Legal birşey münafığı asla mutlu etmez. Hayatının her anında hemen her konuda mutlaka gizli işler çevirmek, sinsice bağlantılar kurmak, Müslümanlardan gizli birşeyler yapmak ister. Bu ona aradığı heyecan ve şeytani mutluluğu bir nebze olsun verir. Örneğin Müslümanlar hep beraber otururken, onun ‘gizlice yan odaya geçip Müslümanlar aleyhinde işbirliği yaptığı dostlarından biriyle gizli bir telefon görüşmesi yapması’ onu çok heyecanlandırır. Müslümanlara zarar verme amaçlı bir konuşmayı onların hemen yanı başında ve onlardan gizli yapabilmek münafığa ‘şeytani bir eylem yapma hazzı’ verir.
Ya da bilgisayarında bir internet sitesinden bir gazetenin sayfasını açmış gibi yaparken, aynı anda gizlice ‘küfürdeki dostlarından biriyle yazışabilmek, kendince münafığın günün en zevkli anlarından birini yaşamasına’ neden olur. Aldığı bu şeytani hazzın nedeni, bunu da yine sinsi yöntemlerle, gizlice, karşısındaki insanları kandırarak, onlara sezdirmeden yaptığını zannetmesidir. İşte gün boyu bu tarzda onlarca eylem yapmadığı takdirde münafık bir türlü rahat edemez. Ne kadar çok gizli eylem yaparsa, o kadar şeytani bir haz duyar.
Ancak illegal bir yaşam tarzı, münafık için öyle şeytani bir hale gelmiştir ki, hayata dair en sıradan konularda bile münafık birşeyi legal olarak elde etmek istemez. Mutlaka onu şeytani bir yöntemle, illegal eylemlerle elde etmeye çalışır. Örneğin bir kıyafeti, herkes gibi gidip bir mağazadan satın almak onu hoşnut etmez. Bunu daha sahtekarca bir yöntemle ele geçirmeyi başarabilirse, ancak o zaman bundan zevk alabilir. Sözgelimi bir Müslümandan bir kıyafetini ödünç alır, sonra çeşitli bahanelerle bunu ona geri vermemenin bir yolunu bulur. Zaman içerisinde ona o kıyafetin varlığını unutturabileceğini düşünür. Bu tarzda sahtekarca yöntemlerle çıkar elde edebilmek, münafığı sevindirir. Allah, Kuran’da bu münafıkane karaktere Kitap Ehli’nden bazı kimselerin de sahip olduğunu bildirerek şöyle dikkat çekmiştir:
“Kitap Ehlinden öylesi vardır ki, bir kantar emanet bıraksan onu sana geri verir; öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet bıraksan, sen, onun tepesine dikilip durmadıkça onu sana ödemez.” (Al-i İmran Suresi, 75)
Münafığın bu amaçla uyguladığı başka sahtekarca taktikleri de vardır. Örneğin, istediği bir ayakkabıyı elde edebilmek için Müslümanlara gidip “Ayaklarımda bir rahatsızlık var, ayakkabılarım ayağıma çok dar geliyor. Ama yenisini alacak imkanım yok.” gibi bir yalan söyler. Oysaki ayakları rahatsız değildir ve yeni bir ayakkabıya da ihtiyacı yoktur. Ama Müslümanların ne kadar vicdanlı insanlar olduğunu çok iyi bilmektedir. Böyle bir sahtekarlık yaptığında, oyun olduğundan şüphelenseler bile, üzerlerinde vicdani bir sorumluluk hissedecekleri için, ona mutlaka istediği gibi bir ayakkabının alınacağını baştan hesaplamıştır. Nitekim istediği sonucu elde ettiğinde ise, “Niye zahmet ettiniz, hiç gerek yoktu, ben sizden almanızı istememiştim ki” gibi bir sözle, oyununu tamamlar.
İşte bu küçük oyun bile münafık için adeta ‘şeytani bir gıda’ gibidir. Allah’a ve Müslümanlara karşı dürüst olmamak, onlara yalan söylemiş olmak münafığı çok heyecanlandırır. Zayıf aklıyla kendince Müslümanları kandırabildiğini ve sinsi oyunlarla yönlendirebildiğini sanması, onun kendine duyduğu şeytani güveni artırır. “Bunu bir kere yapabiliyorsam, sürekli olarak yapabilirim” diye düşünerek, oynayabileceği yeni sinsi oyunlar için daha da heyecanlanır.
Küçük büyük, önemli önemsiz hemen her konuda gayrimeşru yöntemlerle çıkar elde edebilmek münafığın hayat şeklidir. Ancak tüm bunları yaparken fark edilemediğini sanması, münafığın akılsızlığının çok açık bir göstergesidir. Şeytani zekasıyla Müslümanları yenebileceğini, onlara üstün gelebileceğini düşünen münafık ahmakça bir yanılgı içerisindedir. Allah Müslümanlara imanları dolayısıyla ‘keskin bir akıl’ ve münafıkları teşhis edebilme konusunda da‘üstün bir yetenek’ vermiştir. Bu teşhis kabiliyeti ile, Müslümanlar münafığın sadece küçük birkaç oyunundan bile, karaktersizliğini ve samimiyetsizliğini kolaylıkla anlarlar. Anlaşılmadığını sanan münafık sinsi faaliyetlerine devam ederken, aslında Müslümanlar onların attığı her adımı dikkatle izlemekte ve teyakkuzda olmaları gereken bu insanlara karşı her türlü akılcı tedbiri alarak ilerlemektedirler.
ADNAN OKTAR: “Legal, meşru, açık, şeffaf yaşamak münafığı rahatsız eder. İlla ki gizli bir pislik yapmak ister. Münafıklık ruhunda, gizlilik nefse hoş gelir. Şeytani ruhtaki bir insan gizli bir şey yapmazsa rahat etmez. İlla ki birileriyle gizlice yazışacak, illa ki gizli bir mektup, gizli bir haber gönderecek, Müslümanlar aleyhine gizli bir şeyler yapacak. O zaman içi rahatlar. Yani gizli bir şey yapmadan rahatlamaz. Hiçbir münafık yoktur ki şeffaf veya belirgin olsun. Her münafık mutlaka gizlilik ister. İlla ki adilik yapacak. O gizlice pislik yaptıkça, ondaki münafık ruhu daha da perçinlenip, güçleniyor. Çünkü eğer yapmazsa, münafıklık ondan geriye çekilir. Ama şeytana uyduğu için, şeytan onu münafıklığını daha da perçinleyen bir eylem içine sokuyor. Her gizli yazışması, her gizli konuşması, her gizli eylemi, her gizli istihbaratı, münafıklığını daha da perçinliyor, daha da güçlendiriyor.Öbür türlü münafıklığından şüphe etmeye başlar. “Dürüst bir adam mı oluyorum acaba?”, “Normal Müslüman mı oluyorum?” diye vesvese eder. Onun da vesvesesi vardır, şeytani vesvese.
Normal, makul bir insan olmak çok korkutur münafığı. Dürüst olmak, onu çok rahatsız eder. Ahlaksız olamadığında çok canı yanar. Kendini akılsız gibi görür, akılsız gibi zanneder. Ama alçaklık, ahlaksızlık yaptığında kendini zeki görür. Üstün, akıllı ve kaliteli görür. Onun için bu alçaklığı yaşamaya çok özen gösterir münafık. Kuran ayetlerine baktığımızda bunu hep çok yoğun olarak görüyoruz.” (A9 TV, 26 Ocak 2016)