Münafıkların, güçlü olan taraf hangisiyse hemen ondan yana tavır almaları, bu samimiyetsiz insanların en karakteristik özelliklerindendir. Küfre duydukları özlem, onların küfrün, dünyanın her yerinde ve her alanda Müslümanlardan daha güçlü ve daha sükseli olduğunu sanmalarından kaynaklanır. Ama Müslümanlar dünya çapında bir güç kazandıklarında, bu sefer de hemen onlara yanaşır ve kendilerini onlara, ‘Müslümanların en takva olanlarındanmış gibi tanıtmaya’ çalışırlar.
Tarihin her döneminde münafıklar bu karakter özelliğini sergilemişlerdir. İçerisinde bulunduğumuz Ahir Zamanda İslam ahlakı tekrar dünyaya hakim olduğunda da, münafık karakterli insanlar yine Müslümanlardan yanaymış gibi gözükmeye çalışacaklardır. Allah Kuran’da onların bu samimiyetsiz tavrını bize şöyle bildirmiştir:
(Münafıklar) Onlara seslenirler: “Biz sizlerle birlikte değil miydik?” Derler ki: “Evet, ancak siz kendinizi fitneye düşürdünüz, (Müslümanları acıların ve yıkımların sarmasını) gözetip-beklediniz, (Allah’a ve İslam’a karşı) kuşkulara kapıldınız. Sizleri kuruntular yanıltıp-aldattı. Sonunda Allah’ın emri (olan ölüm) geldi; ve o aldatıcı da sizi Allah ile (Allah’ın adını kullanarak, hatta masumca sizden görünerek) aldatmış oldu.” (Hadid Suresi, 14)
Onlar sizi gözetleyip-duruyorlar. Size Allah’tan bir fetih (zafer ve ganimet) gelirse: “Sizinle birlikte değil miydik?” derler. Ama kafirlere bir pay düşerse: “Size üstünlük sağlamadık mı, müminlerden size (gelecek tehlikeleri) önlemedik mi?” derler. Allah, kıyamet günü aranızda hükmedecektir. Allah, kafirlere müminlerin aleyhinde kesinlikle yol vermez. (Nisa Suresi, 141)
Ayette Müslümanlar bir başarı kazandıklarında ve bir güç elde ettiklerinde, münafıkların hemen onlara gidip “Biz de sizinle birlikte değil miydik?” diyerek bu güçten istifade etmeye çalıştıkları haber verilmiştir. Apaçık görünen onca samimiyetsiz tavırlarına rağmen, böyle bir durumda hiç utanıp sıkılmaksızın yüzsüzce “Biz zaten sizinle birlikteydik” diyebilmektedirler. Bunun sebebi ise elbette ki akılsızlıklarıdır. Münafıklar yaptıkları anormal ve Müslüman ahlakıyla bağdaşmayan tavırlarının, samimiyetsizliklerinin, ikiyüzlülüklerinin ve gizli gizli yaptıkları sinsice faaliyetlerin hiç anlaşılmadığından emindirler. Bu yüzden de“Biz zaten sizinleydik, İslam ahlakını dünyaya birlikte hakim ettik, birlikte çaba harcadık” gibi sözler sarf ettiklerinde, bunun hemen kabul göreceğini sanırlar.
Ayetin devamında bildirildiği gibi, güç küfrün eline geçtiğinde de, münafıklar bu sefer de onlara gidip “Müslümanlardan size gelecek tehlikeleri önleyip size yardım etmedik mi?”, “Sizin üstün gelmeniz için size destek sağlamadık mı?” derler. İşte bu münafığın samimiyetsizliğinin çok açık bir göstergesidir. Kendi çıkar hesaplarına göre, hangi taraf daha etkili, başarılı ve sükseli ise, münafık mutlaka onlardan yana döner.
Ancak Allah Kuran’da münafıkların mantıklarıyla yaptıkları bu menfaat hesaplarının onlara hiçbir fayda sağlamayacağını hatırlatmıştır. Önceki devirlerde de münafıklar mantıklarıyla hareket etmiş; güçlü ve sükseli sandıkları tarafın safında yer almışlardır. Onlardan elde ettikleri menfaatlerin onlara da güç ve iktidar kazandıracağını sanmışlardır. Allah onların bu durumunu “… siz de, sizden öncekilerin kendi paylarıyla yararlanmaya kalkışmaları gibi, kendi paylarınızla yararlanmaya baktınız ve siz de (dünyaya ve zevke) dalanlar gibi daldınız…” sözleriyle hatırlatmıştır. Ancak elde ettikleri sükseli ve gösterişli menfaatler, onları Allah’ın azabından kurtaramamıştır. Allah Kuran’da bu insanların hem dünyada hem de ahirete hüsrana uğradıklarını haber vermiştir:
Sizden önceki (münafıklar ve kafirler) gibi. Onlar sizden kuvvet bakımından daha güçlü, mal ve çocuklar bakımından daha çoktular. Onlar kendi paylarıyla yararlanmaya baktılar; siz de, sizden öncekilerin kendi paylarıyla yararlanmaya kalkışmaları gibi, kendi paylarınızla yararlanmaya baktınız ve siz de (dünyaya ve zevke) dalanlar gibi daldınız. İşte onların dünyada ahirette bütün yapıp-ettikleri (amelleri) boşa çıkmıştır ve işte onlar kayba uğrayanlardır. (Tevbe Suresi, 69)