Büyük İslam mütefekkiri Bediüzzaman Said Nursi eserlerinde, yüzyıllardır tüm İslam aleminin beklediği Hz. Mehdi’nin gelişi hakkında Peygamberimiz (sav)’in hadisleri doğrultusunda detaylı açıklamalarda bulunmuştur. Bediüzzaman hadislerde verilen bu bilgilere dayanarak, ahir zamanda gelecek olan Hz. Mehdi’nin üç ayrı alanda birden Mehdilik yapacağını yani, hem “SİYASET MEHDİSİ” hem “SALTANAT MEHDİSİ” hem de “DİYANET MEHDİSİ” olacağını belirtmiştir. Bediüzzaman’ın Hz. Mehdi’nin bu önemli özelliğini açıkladığı sözlerinden biri şöyledir:
“Büyük Mehdi’nin çok vazifeleri var. ve SİYASET ALEMİNDE, DİYANET ALEMİNDE, SALTANAT ALEMİNDE, MÜCADELE ALEMİNDE çok dairede icraatları olduğu gibi…” (Şualar, s. 590)
Bediüzzaman’a göre Hz. Mehdi, Mehdilik görevini sadece tek bir alanda gerçekleştirmeyecek, dört ayrı alanda birden büyük ve önemli faaliyetleri olacaktır”.
Ancak Emirdağ Lahikası’na ait yayınlanmamış bir mektubunda, Bediüzzaman’ın “Gerçi hakikat noktasında ahir zamanda gelecek büyük Hz. Mehdi siyaseti tam dindar İsevilere bırakıp yalnız İslamiyet hakikatlarını isbata, izhara, icraya çalışır…” şeklinde bir sözü yer almaktadır. Bediüzzaman’ın bu sözüyle ne kastetmiş olduğu ise, çeşitli çevreler tarafından tartışma konusu olmaktadır. Bediüzzaman’ın bu sözlerine dayanılarak, “Hz. Mehdi’nin yalnızca iman hakikatleri yönünde bir çalışma yapacağı; ancak siyaset ve saltanat alanlarında herhangi bir görev üstlenmeyeceği” şeklinde yorumlar öne sürülmektedir.
Ancak bu düşünce, Bediüzzaman’ın risalelerde yüzlerce sayfa boyunca anlattığı bilgilerle tamamen çelişmektedir. Zira Bediüzzaman eserlerinde Hz. Mehdi’nin yerine getireceği üç büyük görev hakkında geniş bilgi vermiş ve Hz. Mehdi’nin “diyanet, siyaset, saltanat ve mücadele alanlarında Mehdilik görevini ne şekilde yerine getireceğini” detaylı olarak anlatmıştır. Bu sözlerinde Hz. Mehdi’nin “İslam ahlakını tüm dünyaya hakim kılacağını, Müslümanların manevi liderliğini üstlenerek İslam Birliği’ni sağlayacağını, Hıristiyan dünyasıyla ittifak yapacağını” ayrıntılı olarak açıklamıştır. Bediüzzaman’ın tüm bu izahları hiçbir tartışma ya da tevile yer bırakmayacak kadar açıktır.
Çok açıktır ki eğer Bediüzzaman, Hz. Mehdi’nin sadece iman hakikatleri yönünde bir hizmet yapıp, siyaset ya da saltanat alanlarında görev yapmayacağını düşünseydi, risalelerde böyle bir açıklamaya yer vermez, Hz. Mehdi’nin bu yöndeki görevlerini Peygamberimiz (sav)’in hadislerine dayanarak bu kadar uzun ve ayrıntılı olarak izah etmezdi. Zira Bediüzzaman gibi derin imanlı büyük bir müceddidin, eserlerinde, düşündüğü ve inandığı şeylerin tam tersine açıklamalarda bulunması hiçbir şekilde söz konusu değildir. Açıktır ki ortada bir yanlış anlama vardır ve Bediüzzaman’ın bu mektubundaki sözlerinin yanlış şekillerde yorumlanması söz konusudur. Bu durum Bediüzzaman’ın bahsi geçen mektubunu risalelere koydurtmamış olmasının hikmetlerini de açıkça ortaya koymaktadır. Bediüzzaman da bu konuyu şaibeli gördüğü, kafa karıştırıcı olabileceğini ve yanlış anlaşılabileceğini düşündüğü için söz konusu mektubunu risalelere koydurtmamıştır. Nitekim bu da Bediüzzaman’ın bir kerametidir. Bediüzzaman’ın endişe ettiği durum gerçekleşmiş ve yapılan bu yorum hatası, Bediüzzaman’ın sözlerinin yanlış anlaşılmasına neden olmuştur. Bu nedenle bu konunun açıklığa kavuşturulmasında ve Bediüzzaman’ın bu sözlerle gerçekte ne kastetmiş olduğunun ortaya konmasında fayda vardır.