Münafık garip bir varlıktır. Küfre derin bir hayranlık ve onların yaşadığı hayata karşı büyük bir özlem duyar. Müslümanlara karşı ise büyük bir öfke, kin ve nefret ile doludur. Ancak ilginçtir ki, istediği an Müslümanları bırakıp küfürdeki dostlarının yanına gitme özgürlüğü olduğu halde, ısrarla Müslümanların arasında yaşamayı tercih eder.
Kitabın başından bu yana anlatıldığı gibi, bunun elbette ki pek çok sebebi vardır. Ancak bunlar arasında en önemlerinden biri, ‘münafığın Müslümanlar arasında yaşayarak elde ettiği menfaatleri bırakmak istememesi’ dir. Müslümanlar ne kadar zenginleşir, ne kadar güçlenir ve ne kadar başarılı hale gelirse, münafığın elde edebileceği menfaatlerin çapı da o oranda artar. Bu da, içten içe büyük bir arzuyla koşa koşa küfrün yanına gitmek isteyen münafığın‘duraksamasına ve gidişini ertelemesine’ neden olur.
Her gitmek istediğinde, Müslümanların sahip oldukları maddi manevi nimetlerle, küfürde özlem duyduğu hayat arasında bir seçim yapmak zorunda kalır.“Müslümanlarla kalıp biraz daha onların menfaatlerinden yararlansa mı, yoksa dostlarının kendisine açacağı kapılardan ve sunacakları imkanlardan istifade etmek için hemen küfrün yanına mı gitse?”, “Ya küfürdeki dostları onu yüz üstü bırakırsa?”, “Ya verdikleri sözleri tutmazlarsa?”, “Ya işsiz kalırsa”, “Ya ona eskisi kadar itibar etmezlerse?”, “Ya orada karşılaşacakları şartlar Müslümanların yanındakileri gibi iyi değilse?”, “Ya şimdi ulaşabildiği nimetlerden mahrum kalırlarsa?” İşte bunlar gibi daha yüzlerce soru, hemen her gün münafığın kafasını meşgul eder. Her gün defalarca bunların hesabını yapar. Ve küfürdeki dostlarından bunların her birine dair güvence veren sözler almaya çalışır.
İşte tüm bunlar, münafığın gidip gitmeme konusundaki tereddütünün tek sebebinin ‘zamanlama sorunu’ olduğunu ortaya koymaktadır. Sürekli ‘küfürdeki imkanlarını sorgulayarak ve zemin yoklayarak’, ayrılacağı en iyi zamanı belirlemeye çalışır. İşte münafık, her an bu atağı yapma hazırlığı içerisinde yaşar. Bu yüzden de hemen her gün, küfürle olan bağlantısını en sıcak şekliyle muhafaza etmeye çalışır. Yoksa münafık bir an önce Müslümanlara yapabileceği en fazla alçaklığı yapmak ve ardından da hemen küfrün yanına gitmek ister. Ama bu çıkar hesapları, bir türlü karar verememesine neden olur.
Allah münafığın ‘tüm bu hesaplarını elde edebileceği menfaatlere göre yaptığını’ bir Kuran ayetinde şöyle haber vermiştir:
Eğer yakın bir yarar ve orta bir sefer olsaydı, onlar mutlaka seni izlerlerdi. Ama zorluk onlara uzak geldi. “Eğer güç yetirseydik muhakkak seninle birlikte (savaşa) çıkardık.” diye sana Allah adına yemin edecekler. Kendi nefislerini helaka sürüklüyorlar. Allah onların gerçekten yalan söylediklerini biliyor. (Tevbe Suresi, 42)
Müslümanlardan elde edebileceği çıkarlar ne kadar çok ve bunlara ulaşabilmek ne kadar kolay ise, münafık ona göre bir tercih yapar. Yakın bir yarar söz konusuysa, küfre gidişini erteler. Ama bu menfaatleri kısıtlanacak ya da tamamen engellenecek olursa, işte o zaman küfürdeki imkanlar ona daha cazip gelecek ve münafık ayrılma planını uygulamaya başlayacaktır.