Münafık kafasını sürekli şeytani yönde çalıştırdığı için olaylar karşısında ezbere hareket etmez ve tek bir yöntem kullanmaz. Şeytanın ilhamıyla hareket ettiği için, Müslümanlara çok farklı yönlerden yanaşabilir. Allah’ın Kuran’da şeytanı tarif ettiği şu ayet münafıklarda da tecelli etmektedir:
“Sonra muhakkak önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Onların çoğunu şükredici bulmayacaksın.” (Araf Suresi, 17)
Bunun yanı sıra münafık adeta bir bukalemuna benzer. Nasıl ki bukalemun bulunduğu her ortama ve duruma göre hemen rengini değiştirebilirse, bir münafık da içinde bulunduğu şartlara ve ortama hemen uyum sağlayabilecek bir ruha sahiptir. Kendi çıkarları için ne gerekiyorsa onu hemen yapar. Adeta‘profesyonel eğitimli bir tiyatro sanatçısı’ gibidir. Ağlaması gerektiğini düşündüğünde ağlar, neşeli olması çıkarları açısından gerekiyorsa, neşeli olur. Dikkat çekmek isterse, bir anda içine kapalı bir ruh sergileyebilir. Ruhu inişli çıkışlı olduğu için, bu ruh değişimlerini hayata geçirirken de hiç zorlanmaz. Ruhundaki oyuncu, karanlık, sevgisiz yönleri istediği zaman istediği ölçüde ortaya çıkarır, istediği zaman da yine tamamen kendi belirlediği bir ölçüde gizler.
Allah Kuran’da her türlü nimeti vermesine rağmen Kendisi’ne nankörlük edip, büyüklük taslayan bir münafığın karakterini tarif ederken şu ayetleri bildirmektedir:
Kahrolası, nasıl bir ölçü koydu? Yine kahrolası, nasıl bir ölçü koydu? (Müddessir Suresi, 19-20)
Allah’ın bu ayetlerde dikkat çektiği gibi, münafığın her hareketinde bir ‘ölçü’ vardır. Şeytani zekasıyla ince ince, sürekli planlar kurar. Temiz ve samimi bir düşünce yapısı olmadığı için, en umulmadık zamanlarda dahi yalan, entrika, gizlilik ve oyun peşindedir. Münafığın tek bir sinsi hareketinin arka planında onlarca karanlık mantık gizlidir. Hepsini detay detay zihninde oluşturur ve aşama aşama harekete geçirir. Bu planların Müslümanlar tarafından fark edilmesi ve deşifre edilmesi ihtimaline karşı da münafığın A, B ve C planları her daim zihninde hazırdır. Sahip olduğu o şeytani tiyatroculuk yeteneğiyle de hiç boş bulunmaksızın yeri geldiğinde, bir sonraki ilgili planı devreye sokar.
Münafığın tüm planlarının tükendiği ve yakalandığını anladığı anda bir kaçış taktiği olarak uyguladığı bir başka yöntem daha vardır: ‘Kontrolünü kaybettiği ve ne yapacağı belli olmayan kontrolsüz bir çizgiye geldiği’ imajını vermek…
Bu imajı verebilmek için, planına önce sudan bir sebeple huzursuzluk çıkararak başlar. Bu ortamı yüzüyle, sesiyle ve diliyle kızıştırır. Sinir bozukluğundan ve öfkeden kendini kaybediyor görünümü verir. Bundaki amacı da tamamen ‘kontrolünü kaybetmeye başlamış ve ne yapacağı belli olmayan’ izlenimi vermektir. Böylece her an kendine ya da müminlere zarar verebileceği yönünde Müslümanlarda bir ‘tedirginlik oluşturmaya’ çalışır. Akabinde de, amacı Müslümanların iyi niyeti ve yatıştırıcı ahlakından istifade edip, normal tavrına dönmesi karşılığında, isteklerini bir ‘pazarlık malzemesi’ yapabilmektir. Münafık bu oyunuyla, müthiş bir ‘şov yapma yeteneğine sahip olduğunu’ da açıkça sergilemiş olur. Adeta bir tiyatro sahnesindeymişçesine mükemmel bir oyun çıkarır. Ve ardından da, sinirlerinin yatışması için, madde madde bütün isteklerinin yerine getirilmesini şart koşar.
Müslümanlar ise münafığın tüm bu oyununu, aşama aşama A, B, C ve daha sonraki planlarını da tüm detaylarıyla fark ederler. Ve münafığın istediği huzursuzluk ve kargaşa ortamının oluşmasına asla izin vermezler. Her zaman itidalli ve yatıştırıcı bir üslupla konuşup, olayları İslam’ın menfaatine uygun hale getirecek şekilde hareket ederler.