Önceki bölümlerde de anlatıldığı gibi, münafığın Müslümanlar arasında bulunma sebebi Allah’a olan inancı ya da Kuran ahlakını yaşama isteği değildir. Münafık hem Müslümanların sahip oldukları nimetlerden yararlanmak hem de Müslümanlar hakkında istihbarat toplayıp inkar edenlere güç kazandırmak ister. Dolayısıyla da Müslümanlarla idealleri ve hedefleri tamamen farklıdır.
Müslümanlar Allah’ın rızasını ve sevgisini kazanmak için yaşarlar. Bunun için de sabahtan akşama kadar her anlarında Allah’ın en beğeneceği ahlakı göstermeye; hep doğrudan, iyiden ve güzel olandan yana seçimler yapmaya gayret ederler. Her konuda vicdanlarını en fazlasıyla kullanırlar. Rahatlarından, nefislerinden, menfaatlerinden yana değil, vicdanen yapılması gerekli olandan yana kararlar alırlar. Allah Müslümanların bu çalışkan ahlaklını Kuran’da “Onlar, ‘tümüyle boş’ şeylerden yüz çevirenlerdir.” (Müminun Suresi, 3) sözleriyle haber vermiştir.
Münafıklar ise sadece kendilerini mutlu etmek, çıkarlarını en iyi şekilde korumak için yaşarlar. Dolayısıyla sadece, kendileri için gerekli olduğunda çaba harcarlar. Kendi çıkarları söz konusu değilse, hiçbir şey için kendilerini yormaz, hiç kimse için emek harcamazlar. İşte bu nedenle de, münafıklar Müslümanlarla birlikte olduklarında hiçbir konuda onlara yardımcı olmak istemezler. Hedefleri ‘Allah’ın rızasını kazanmak’ olmadığı için, ‘somut ve maddi bir karşılık almayacakları birşey için çaba harcamanın’ çok büyük ‘akılsızlık’ olduğuna inanırlar. Bu yüzden İslam’a hizmet etmek en acı çektikleri konulardan biridir. -Allah’ı tenzih ederiz- Allah’tan nefret ettikleri için, Allah’a hizmet etmek istemezler. Peygamber (sav)’den nefret ettikleri için dine hizmet etmek istemezler. Müslümanlardan nefret ettikleri için de Müslümanlara yardımcı olmak istemezler.
Dolayısıyla münafıklar, hem Müslümanların imkanlarından istifade edip hem de Allah yolunda hiçbir faaliyet yapmamayı, zayıf akıllarınca ‘büyük bir kar’olarak görürler. Müslümanlardan biri gibi görünmek ve kendilerini sezdirmemek için çok gerekirse gösteriş amaçlı belki birkaç konuda, ucundan yardım ederler. Ancak bunları sadece usulen ve göz boyamak için yaparken bile çok canları yanar, müthiş ızdırap çekerler. Yoksa Müslümanlara küçücük bir fayda bile vermek istemezler.
Allah Kuran’da münafıkların bu ahlakı için, “Onları bırak; yesinler, yararlansınlar ve onları (boş) emel oyalayadursun. İlerde bileceklerdir.” (Hicr Suresi, 3) şeklinde buyurmuştur.
Bu yanlış bakış açısı içerisindeki münafıklar İslam’ın hayrına olan, Müslümanlara fayda getirecek bir sorumluluğun altına hiçbir zaman girmezler. Onları hep uzaktan, adeta konunun yabancısı olan bir ‘turist gibi’ izlerler. Bu tavırlarıyla Müslümanlara, “Bu sizin dininiz, sizin davanız, beni ilgilendiren birşey yok, dolayısıyla da ben sizi sadece uzaktan izliyorum” mesajını vermek isterler.
Ancak elbette ki bu ahlaksızlıklarını da açıkça yapamaz, şeytani bir ustalıkla bunlara da mutlaka bir kılıf bulurlar. Çünkü bütün Müslümanlar sabah akşam kesintisiz olarak en aktif şekilde İslam’a hizmet ederken, münafığın açıkça “Ben hizmet etmek istemiyorum” demesi mümkün değildir. O yüzden de münafık bu hizmetten kaçışına ve tembelliğine bir bahane bulmak zorundadır. Bunun için her seferinde kullandığı farklı taktikleri vardır. Ve bu sinsi taktiklerinin ‘aksi ispatlanamayacak’ şekilde olmasına özellikle özen gösterir.
Örneğin Müslümanların topluca ve çok faal bir şekilde önemli bir iş üzerinde olduklarını gördüğünde, ondan da birşey talep ederler ve yardım etmek zorunda kalır diye, hemen ortadan kaybolur. Bazen de ‘hasta taklidi yaparak’ hizmet etmekten kaçar. Kimi zaman da, ‘uyuyakalmış gibi yaparak’, olaylardan habersizmiş gibi davranır ve Müslümanlara yardım etmekten kaçar. Kimi zaman kendisini yoracak hiçbir iş yapmadığı halde, ‘çok yorgun olduğunu söyleyerek’ olayları uzaktan seyreder. Müslümanlar yoğun şekilde çalışırken, kendince onları kızdırmak için bir kenarda eline televizyon kumandası alıp saatlerce boş boş bakarak, amaçsızca kanal kanal dolaşır. Saatlerce sokağı veya etrafını seyrederek zamanın geçmesini bekler. Ya da bir faydası olmadığı gibi, onların işlerini aksatacak ya da yavaşlatacak şekilde ayaklarının altında dolaşır ve kendi keyfi için yaptığı çok gereksiz bir işle onları lafa tutup meşgul etmeye çalışır. Birbirinden gereksiz sorular sorarak Müslümanları kızdırmaya gayret eder. Hatta sırf ayak bağı olmak için yanlarına gidip ‘zor durumda kaldığını, yardıma ihtiyacı olduğunu’ söyler. Ve onun lüzumsuz işleri için ‘kendisine yardım etmelerini’ister. “Kolum ağrıyor ben yapamıyorum, bana yemek hazırlar mısınız?”, “Belim tutuldu, hareket edemiyorum şu eşyaları benim için taşıyıp yerleştirir misiniz?” gibi sahtekarca taleplerde bulunarak en yoğun anlarında bile Müslümanları kendisine hizmet ettirmeye çalışır. Amacı iş çıkarıp onların hayırlı faaliyetlerini engelleyebilmektir.
Bazen de, kendisinden bir talepte bulunulduğunda, “istenilen şeyleri yapmasını bilmediği”, “O konuda tecrübesinin ya da yeteneğinin olmadığı, yoksa becerebilse yapacağı” veya “Yetiştirmesi gereken başka bir işi olduğu” gibi yalanlar uydurur. Oysaki bunlar, tarih boyunca gelmiş geçmiş tüm münafıkların kullandığı, ‘çok klasik ve en bilinen münafık yalanları’ dır. Kuran’da, Peygamberimiz (sav) döneminde, sefere çıkmaktan kaçmak isteyen dönemin azılı münafıkları da, “Savaşmayı bilseydik elbette sizi izlerdik” (Al-i İmran Suresi, 167) demişlerdir. Allah ayetin devamında, “… O gün onlar, imandan çok küfre daha yakındılar. Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı. Allah, onların gizli tuttuklarını daha iyi bilir…” şeklinde buyurmuştur.
Münafık, İslam’a hizmet, Kuran ahlakını yaymak ve Müslümanlara destek vermek için az da olsa bir emek vermeyi bile sözde ‘akılsızlık’ ve -kendi ifadesiyle-‘enayilik’ olarak görür. Oysa münafık büyük bir zarardadır ve Allah’ın ayette bildirdiği gibi bu haliyle “imandan çok küfre daha yakındır”. Çünkü aynı şartlar altında, küfürdeki dost ve yandaşları kendisinden bir yardım istemiş olsa, münafık seve seve onların yardımına koşacaktır. -Allah’ı tenzih ederiz- kendince gücün Allah’ta değil, küfürdeki derin devlet yapılanmalarında, şeytani güç odaklarında olduğunu sanan münafık, onların her türlü isteğini çok önemli görür. Gözlerine girebilmek için onların bir dediklerini iki etmez ve verdikleri görevleri en kusursuz şekilde yerine getirmek ister. Ne uykusuzluğu, ne yorgunluğu, ne vaktinin azlığı ona engel olur. En zor şartlarda bile olsa, işini gücünü bir kenara bırakıp, küfürdeki gerçek dostlarını memnun edebilmenin peşinde koşar. Böyle bir durumda münafığın üstüne, Müslümanların yanındayken hiç olmayan, ‘delice bir enerji ve şevk’ de gelir. Hatta kendince küfre jest yapıp onların dikkatlerini çekmek ve beğenilerini kazanabilmek için, ortada herhangi bir talep yokken bile onlara kendiliğinden yardım teklif eder.
Münafık küfre karşı bu çirkin yanaşma ahlakını gösterirken, Müslümanlar arasında sinsice hiçbir şey yapmadan oturup kalmasına da sevinir. Allah, Tevbe Suresi’nde Peygamberimiz (sav)’in dönemindeki münafık karakterinden örnek vererek, ‘Allah’ın elçisine muhalif olan’ ve ‘mücadeleden geri kalan’ bu insanların ‘oturup kalmalarına sevindiklerini’ anlatmış ve münafıkların bu ahlaksızlığını Müslümanlara tanıtmıştır. Ve Allah, münafıkların dünyadaki bu şeytani sevinçlerinin, ahirette sonsuz bir azaba dönüşeceğini haber vermiştir:
Allah’ın elçisine muhalif olarak (mücadeleden) geri kalanlar oturup-kalmalarına sevindiler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla mücadele etmeyi çirkin görerek: “Bu sıcakta (savaşa) çıkmayın” dediler. De ki: “Cehennem ateşinin sıcaklığı daha şiddetlidir.” Bir kavrayıp-anlasalardı. (Tevbe Suresi, 81)
ADNAN OKTAR: “Allah’ın elçisine muhalif olarak (savaştan) geri kalanlar oturup-kalmalarına sevindiler…” (Tevbe Suresi 81) Mesela İslam’a hizmet etmiyor, yazı yazmıyor, konuşmuyor, anlatmıyor… Asrımızda nasıl olur bu? İslam’a hizmet etmez. Bir şekilde hizmet etmez. Boş işlerle vakit geçirir, keyfi işlerle vakit geçirir yani her türlü boş iş. İslam’a istese hizmet eder. İnternet’ten de hizmet eder, sözlü olarak da hizmet eder, her türlü hizmeti yapar. Ancak para versen bunu yapar, çıkarı olursa. Ama çıkarı olmayınca yapmaz. Çünkü İslam’a hizmet münafığın çok ağırına gider, İslam’ı anlatmak için kullandığı her kelime onun ciğerine kurşun sıkılmış gibi ızdırap verir. Ama sırf Müslümanlara şirin görünmek için, kendince dikkat çekmemek için öfkeyle yine kendini biraz hizmet ediyor gibi gösterir.” (A9 TV, 12 Mayıs 2016)