Münafık, Bilinçaltı Kurgulama Yöntemleriyle Peygamberlere ve Müslümanlara Duyulan Güveni Kırmak İster

Genel

Kuran’da münafıkların bilinçaltı kurgulama teknikleriyle oynadıkları sinsi oyunlara ilişkin pek çok örnek verilmiştir. Özellikle de Peygamberimiz (sav) döneminde, Müslümanlar ile birlikte mücadeleye katılmaktan kaçmaya çalışan münafıklar, bu sinsi yöntemi çok fazla kullanmışlardır. Bunlardan biri de Tebük Savaşı sırasında, Peygamberimiz (sav) ile birlikte sefere çıkmamak için yalan söyleyip bahaneler üreten münafıkların üslubunda görülür:

Allah’ın elçisine muhalif olarak (savaştan) geri kalanlar oturup-kalmalarına sevindiler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla mücadele etmeyi çirkin görerek: “Bu sıcakta (savaşa) çıkmayın” dediler. (Tevbe Suresi, 50)

Peygamberimiz (sav) Tebük Seferi’ ne çıkmak üzereyken münafıklar savaşa katılmak istemedikleri için Resulullah (sav)’e muhalefet etmişlerdir. Bu davranışlarını makul ve meşru gösterebilmek için de, çeşitli konuşmalar yapmışlardır. Ardından da, “Bu sıcakta (savaşa) çıkmayın” diyerek, başkalarını da kendileri gibi savaştan geri kalmaya çağırmışlardır. Böylece, ‘başkalarını da geride kalmaya ikna ederek, kendilerinin de bu tercihlerinde sözde ne kadar haklı olduklarını’ ispatlamaya çalışmışlardır. Bunun üzerine, rivayetlerde bildirildiğine göre 80 kadar münafık karakterli kişinin Peygamberimiz (sav) ile sefere çıkmayıp geride geri kalmasına izin verilmiştir.

Allah Kuran’da, samimi iman eden Müslümanların asla Peygamber (sav)’e destek olmaktan kaçınmayacaklarını bildirmiştir. Geçerli hiçbir mazeretleri olmaksızın Peygamberimiz (sav)’den izin isteyenlerin ise, ancak ‘Allah ve ahiret inancı olmayan, kalpleri şüpheye kapılmış kimseler olduklarını’ haber vermiştir:

Allah’a ve ahiret gününe iman edenler, mallarıyla ve canlarıyla cehd (mücadele) etmekten (kaçınmak için) senden izin istemezler. Allah takva sahiplerini bilendir. Senden, yalnızca Allah’a ve ahiret gününe inanmayan, kalpleri kuşkuya kapılıp, kuşkularında kararsızlığa düşenler izin ister. (Tevbe Suresi, 44-45)

Bunun yanı sıra, Peygamberimiz (sav)’in yanındaki münafıkların “Bu sıcakta savaşa çıkmayın” derken, tek amaçladıkları ‘haklı çıkmak ve kendilerine taraftar bulmak’ değildir. Münafıklar bu sözleriyle aynı anda birçok konuda fitne oluşturup, birçok konuda şeytani hedefe ulaşmayı düşünmüşlerdir.

Münafıklar ‘canları tatlı olduğu’; ‘mallarına ve canlarına bir zarar gelmesinden çekindikleri ve İslam’a hiçbir şekilde destek vermek istemedikleri’ için Peygamberimiz (sav) ile birlikte hareket etmek istememişlerdir. Ama bu konuşmayı yaparken ki asıl hedefleri, içlerinde büyük bir kin, öfke ve kıskançlık duydukları Peygamberimiz (sav)’dir. “Bu sıcakta (savaşa) çıkmayın” sözleriyle asıl amaçları, (Peygamberimiz (sav)’i tenzih ederiz) Peygamberimiz (sav)’i sözde‘haksız, adaletsiz, mantıklı düşünmeyen, olayları doğru değerlendiremeyen ve Müslümanların menfaatlerini korumayan’ biri gibi gösterebilmektir. Böylece Müslümanları tedirgin edebileceklerini ve güya Peygamberimiz (sav)’e karşı bir ‘güven sarsıntısı’ meydana getirebileceklerini düşünmüşlerdir. Amaçları, ‘Peygamber (sav)’e şüpheyle bakılmasını sağlamak’, diğer yandan da ‘kendilerini ön plana çıkarmaktır’. Peygamber (sav)’in sözde akledemediği, düşünemediği birşeyi, sözde bu ahmak münafıklar düşünmüş olacak ve böylece kendi zayıf akıllarınca ‘Peygamber (sav)’den daha büyük olduklarını’ispatlamış olacaklardır (Peygamberimiz (sav)’i tenzih ederiz). Bunun sonucunda da toplumda kendilerince bir ‘itibar ve çıkar’ kazanabileceklerdir. İşte münafık en başından itibaren tüm bu detayları hesaplamış ve kendince bu imajı vereceğini düşündüğü en etkili sözü seçip söylemiştir.

Bilinçaltı kurgulama metotlarıyla, Müslümanların içine şüphe, korku ve ümitsizlik duygularını düşürebileceğini, zihinlerinde soru işaretleri oluşturabileceğini düşünmüştür. Ve Peygamber (sav) her ne kadar aksini açıklayıp ispat etse de, o bir kez ortaya attığı şüphe ile kendince Peygamber (sav)’e ve onun adaletine olan güveni sarsabileceğini ummuştur.

Oysaki Suudi Arabistan zaten her zaman sıcak olan bir bölgedir. Zaten orada her zaman çöl iklimi yaşanmaktadır. Oradaki insanlar gölgede bile elli-altmış derecede her gün günlük hayatlarını sürdürmekte ve gerektiğinde ticaret için pek çok yere seyahat etmektedirler. Münafık da herkes gibi bu gerçeği çok iyi bilmektedir. Ama sırf ahlaksızlık olsun diye, özellikle kavminin topluca bir arada olduğu bir yerde, küstah ve saygısız bir üslupla ‘havanın sıcak olduğunu’ söyleyerek fitne çıkarmaya çalışmıştır. Bu söylediğini yani havanın sıcaklığını, başta Resulullah (sav) olmak üzere oradaki tüm Müslümanlar çok iyi bilmektedir. Ama münafık sırf adiliğinden, haysiyetsizliğinden, anarşist ve alçak ruhundan dolayı böyle bir konuşma yapmakta ve oradaki tüm insanların bilinçaltına -haşa- ‘Peygamber (sav)’in güvenilmez ve adaletsiz’ bir insan olduğu kurgusunu vermeye çalışmaktadır. Bu şekilde, zayıf aklıyla sözde Müslümanları pasifize edip güçlerini kırabileceğini sanmaktadır.

Allah bir ayette münafıklar için, “Sizinle birlikte çıksalardı, size ‘kötülük ve zarardan’ başka birşey ilave etmez ve aranıza mutlaka fitne sokmak üzere içinizde çaba yürütürlerdi…” (Tevbe Suresi, 47) buyurmuştur. İşte eğer “Bu sıcakta (savaşa) çıkmayın” diye sinsice bahaneler öne süren münafıklara, “Burada hava her zaman sıcak, gelin Müslümanlarla birlikte savaşa katılın” denmiş olsa, Allah’ın ayette bildirdiği gibi, orada da Müslümanlara ‘ayak bağı olacak’ ve içlerinde mutlaka ‘fitne çıkaracaklardır’. Peygamber (sav)’e ve Müslümanlara iftiralar atacak; haksızlığa uğradıklarını, mağdur olduklarını ve hatta eziyete uğratıldığını iddia edeceklerdir. Tüm bu iddiaları yalan olduğu halde, bu şekilde yaygara kopararak fitne çıkarmaya çalışacaklardır.

Oysaki açıktır ki bu şahıslara, Peygamber (sav) ile birlikte savaşa katılmaları karşılığında ‘yüklü miktarlarda altın ya da para’ verilmiş olsa, onlar hiçbir mazeret öne sürmeksizin koşarak Peygamberimiz (sav)’i izleyecek ve hava bundan çok daha sıcak da olsa, kendilerinde her türlü zorluğa katlanacak gücü de bulacaklardı.

ADNAN OKTAR: “Halkın yani herkesin anlayacağı gibi çok basit bir mantıkla diyor ki, “Bu sıcakta savaşa çıkmayalım”. Sıcakta savaşa çıkılmayacağını herkes bilir zaten, ama akıldanelik yapıyor. Kendi keşfetmiş gibi söylüyor. Peygamber (sav) onu bilmez mi, sıcakta çıkılıp çıkılmayacağını? Peygamber (sav)’e akıl verip kendince -haşa- Peygamber (sav)’i mahcup edecek. Peygamber (sav)’in o kadar kolay bir şeyi akıl edemediğini -haşa- vurgulamak istiyor. İnsanların gözünden düşürmeye çalışıyor kendince. “Peygamber (sav) bunu bile akıl edemedi” diyecek -haşa-. Demek istediği bu. Sonra da o kendini kurtarıcı ve dürüst olarak da gösteriyor. Bakın ahlaksızı görüyor musunuz?İki türlü adilik yapıyor. Kendini ‘kurtarıcı ve dürüst’gösteriyor. “Ben” diyor “Müslümanların menfaatini düşünüyorum. Sıcakta onlar helak olmasın. Acı çekmesinler diye ben bu iyiliği ve bu hatırlatmayı yapıyorum.” diyor. Çok şeytanidir münafık. Kendini yüceltmek ve üstün göstermek amacındadır. Peygamber (sav)’i de mahcup etmeyi amaçlıyor. (Peygamber (sav)’i tenzih ederiz.)

Çünkü onda dava aşkı yok. O, geleceğini, dünyasını, rahatını düşünüyor. Peygamber (sav), İslam’ın yayılmasını, İslam’ın hakim olmasını, Müslümanların rahat olmasını, güvenlik içinde olmasını, zengin olmasını düşünüyor. O da sadece pis, egoist, kendi iğrenç menfaatlerini düşünüyor. Onun için hem Peygamber (sav)’e düşmanlık yapmaya çalışıyor hem de çevresinde bulunduğu kişilere yardakçılık ve yalakalık yapmaya kalkıyor, üstünlüğünü vurgulamaya çalışıyor. Ama aptalca bir yöntemle. Mesela“Evim açıkta” diyor. Oradan yaklaşıyor, halbuki herkesin evi açık, Peygamber (sav) bilmez mi onu?” (A9 TV, 19 Mayıs 2016)

ADNAN OKTAR: Peygamber (sav)’in yanına gidiyorlar, -haşa- bilmişlik yapıyorlar. Üst perdeden bir üslupla akıl vermeye kalkıyorlar. Peygamber (sav) sıcakta savaşa gidilip gidilmeyeceğini bilmez mi? Kim bilmez bunu? Herkes bilir. İşte illa züppelik yapacak, illa çakallık, bilmişlik yapacak ve kendini yüceltecek. Büyük bir buluşta bulunmuş gibi geliyor, kalabalığın içinde diyor ki, “Sen akıl edemedin -haşa- ben akıl ettim”. “Bu sıcakta bizi savaşa gönderiyorsun. Bu olmaz. Bu sıcakta savaşa gidilmez”diyor. Yani “Bizi helak mı edeceksin?” “Bu sıcakta başımıza güneş geçer” diyor. Hem münasebetsiz, hem ahlaksız, hem züppe.

Orada bak kaç amacı var? 1- Peygamber (sav)’i -haşa- düşüncesiz ve akıl edemiyor göstermek. 2- Kendisini üstün, merhametli ve Müslümanları savunuyor göstermek. 3- Savaşa çıkılmasını engellemek, Müslümanların başını belaya sokmak. 4- Müslümanların dağılması için zemin hazırlamak.

Mesela yine aynı züppe takımı diyorlar ki, “Tamam savaşa gidelim biz, tebliğe gidelim ama çoluk çocuk evde, onlar ne olacak?” “Ailemiz ne olacak? Onları düşünmedin sen” diyorlar Peygamber (sav)’e (Peygamberimiz (sav)’i tenzih ederim). Ahlaksız adam, düşünmez olur mu? O da kendi ailesini bırakıyor. Herkes kendi ailesini bırakıyor. Askere giden bir asker zaten ailesini bırakır da gider. Bu kadar aptal mısın sen? İşte münafık aptallığı. Kendini nasıl gösteriyor? İşte ailesini, çoluğunu çocuğunu savunan merhametli, şefkatli adam. Peygamber (sav)’i nasıl gösteriyor? -Haşa- Çoluğu çocuğu düşünmeyen, aileleri düşünmeyen, eşlerini düşünmeyen bir insan, -haşa- öyle göstermeye çalışıyor. Böylece Peygamber (sav)’e bağlılığı kaldıracak, hem Peygamber (sav)’i de meşgul edecek böyle pis laflarla vaktini alacak, Müslümanların da moralini bozacak. Kalbinde hastalık olan da varsa o adam da diyecek ki, “Bu münafık haklı”. Çünkü zayıf imanlı biri “Demek ki bu kişi münafık” demez, o anda onu akıllı adam olarak görür. O yüzden de “Ben de gitmeyeyim” diyecek.

Bunu dediğinde küfür de münafığa, “Helal olsun, sen ne kadar akıllı adamsın” diyor, bu ailelerini bırakmama konusunda. “Çok güzel söylüyorsun” diyor. Bütün küfür Peygamber (sav)’e karşı birleşiyorlar.“Müslüman böyle olur” diyor küfür. “Aferin, Peygamber (sav)’e karşı çok güzel söyledin” diyor -haşa-. İşte münafığın bu patavatsızlığı, münasebetsizliği tarih içinde hiç değişmez.”  (A9 TV, 30 Mayıs 2016)

ADNAN OKTAR: Münafıklar Peygamber (sav)’le öyle kahpece ve öyle alçakça bir üslupla konuşuyorlar ki, mesela, “Sen bizi savaşa götürüyorsun ama havanın sıcak olduğunu görüyorsun” diyor. Şimdi Peygamber (sav) ne desin? “Olsun sıcak da olsa gelin” dese, orada bayılan olsa veyahut kalbi sıkışan olsa münafık çıkıp “Ben demiştim”diyecek. Haşa “Müslümanı göz göre göre ölüme götürdü adam” diyecek. Peygamber (sav) hakkında -haşa- öyle küstah ifadelerle konuşuyorlar, üslupları öyle. Peygamber (sav) de bir şey demiyor o zaman. Çünkü münafık hep elliye elli, çok ortalı konuşur. Yani kendi lehine kullanılacak gibi seçer cümleleri ve kelimeleri. Çok alçaktır.Mesela diyor ki “Ben savaşmayı bilsem gelirim, ama bilmiyorum” diyor. Şimdi götürse Peygamber (sav) onu, mesela bir yerine ok gelecek ya da kılıç darbesi alacak. Sonra, “Ben size söylemiştim zaten, savaşmayı bilmiyorum diye. Bak kolum koptu.” diyecek. Sonra da -haşa- Peygamber (sav)’i suçlayacak. Alçaklık yapıyor. Onun için Peygamberimiz (sav) bunlara bir şey yapmamış, bir şey dememiş. Bu alçaklar da imparatorluklarını kurmuşlar ve 1400 sene devam ettirmişler. 1400 sene. Sahabe döneminde de kan kusturmuşlar, şu anda da devam ediyorlar.”(A9 TV, 20 Şubat 2016)

… Onlara: “Gelin, Allah’ın yolunda savaşın ya da savunma yapın” denildiğinde, “Biz savaşmayı bilseydik elbette sizi izlerdik” dediler. O gün onlar, imandan çok küfre daha yakındılar. Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı. Allah, onların gizli tuttuklarını daha iyi bilir. (A-i İmran Suresi, 167)