“Gemi, denizde çalışan yoksullarındı, onu kusurlu yapmak istedim, (çünkü) ilerilerinde, her gemiyi zorbalıkla ele geçiren bir kral vardı.”
(Kehf Suresi, 79)
Bu ayette görüldüğü gibi, ayrılma kararını belirledikten sonra Hz. Hızır olayların hayır ve hikmetlerini birer birer açıklamaya başlar. Birinci olayda Hz. Hızır bir gemiyi delmiştir. Ancak bu gemiyi delmesinin çok önemli birkaç nedeni vardır.
Hz. Hızır’ın bu davranışının hikmetlerini açıklamadan önce, onun merhametli karakteri üzerinde durmak gerekir. Hz. Hızır hemen yoksulların yardımına koşmuş, onların sıkıntı içine düşmelerini, zorba kimselerden zulüm görmelerini engellemek istemiştir. Bu hareketi onun, yoksul ve ihtiyaç içinde olanlara karşı duyduğu muhabbeti, şefkatli ve merhametli karakterini ortaya koymaktadır. Allah’ın Rahman ve Rahim sıfatları Hz. Hızır üzerinde yoğun bir şekilde tecelli etmektedir. Bu, müminleri inkarcılardan ayıran üstün bir özelliktir. Allah, Beled Suresi’nde şu şekilde bildirir:
Sarp yokuşun ne olduğunu sana öğreten nedir?
Bir boynu çözmek (bir köleye özgürlük vermek)tir;
Ya da açlık gününde doyurmaktır,
Yakın olan bir yetimi,
Veya sürünen bir yoksulu.
Sonra iman edenlerden, sabrı birbirlerine tavsiye edenlerden, merhameti birbirlerine tavsiye edenlerden olmak.
İşte bunlar, sağ yanın adamlarıdır. (Beled Suresi, 12-18)
Merhamet, müminlere düşkünlük ve şefkat Allah’ın peygamberlerinin ve elçilerinin de en dikkat çeken özellikleridir. Allah’ın üstün ilme sahip kullarından biri olan Hz. Hızır da tüm elçiler gibi şefkatli ve merhametli, Allah’ın Katından rahmet verdiği bir insandır. O nedenle de yoksulluk ve ihtiyaç içinde olan bu insanlara yardım etmek için hemen gemilerinde bir delik açmış, böylece gemiyi eksik ve kusurlu göstererek zalimlerin el koymasından kurtarmıştır.
Hz. Hızır’ın gemiyi delişinde de çok büyük bir akıl, feraset, basiret ve ileri görüşlülük hemen dikkati çekmektedir. Çünkü gemiyi makul ölçülerde, tekrar tamir edildiğinde kolayca kullanılabilecek şekilde tahrip etmiştir. Böylece gemiyi gören kişi kusurlu zannedecek ve el koymaktan vazgeçecektir. Ancak gemi sahipleri zorba kişilerin mallarını gasp etme tehlikesi ortadan kalktıktan sonra gemiyi kolaylıkla yeniden tamir edip, kullanabilecek hale getireceklerdir.
Ayette dikkat çekilen bir diğer önemli konu ise, yoksul halkın bulunduğu bölgede zorba bir rejim olmasıdır. Yapılan uygulamalardan anlaşıldığı kadarıyla, bu, bir dikta rejimi olabilir. Bu bölgedeki despot yönetim, iman edenlerin mallarını bir gerekçe göstermeden gasp ediyor olabilir. Bu nedenle de müminler zorluk içinde yaşıyor ve bu durumdan bir çıkış yolu bulmakta zorlanıyor olabilirler.
İnsanların mallarının bu şekilde gerekçe gösterilmeden gasp edilmesi, eski dönemlerdeki despot derebeylik veya monarşilerde veya çağımızdaki faşist ve komünist rejimlerde sıkça görülen bir uygulamadır. Söz konusu totaliter yönetimler, savunmasız halkların mallarına el koyarak, onları açlık ve yokluk içinde bırakmışlardır. Bu örnek zorba yönetim anlayışının tarihin en eski dönemlerinden beri gelen bir düşünce olduğunun da bir delilidir.