(Onlara baktığında) Görürsün ki, Güneş doğduğunda mağaralarına sağ yandan yönelir, battığında onları sol yandan keser-geçerdi ve onlar da onun (mağaranın) geniş boşluğundalardı. Bu, Allah’ın ayetlerindendir. Allah, kime hidayet verirse, işte hidayet bulan odur, kimi saptırırsa onun için asla doğru-yolu gösterici bir veli bulamazsın.
(Kehf Suresi, 17)
Bu ayette Müslümanların evlerinin Güneş almasının önemine dikkat çekiliyor olabilir. Bir eve, mümkün olduğunca, hem batarken, hem de doğarken Güneş’in gelmesi çok önemlidir. Bu sayede güneş ışınlarının olumlu etkilerinden faydalanma imkanı oluşmakta, daha sağlıklı bir ortam meydana gelmektedir. Ayette ayrıca geniş ve ferah evlerin de önemine dikkat çekiliyor olabilir. Yaşanan mekanları, imkanlar ölçüsünde, geniş, aydınlık, güneş alan ve ferah bir hale getirmek, müminler için zevkli, rahat ve huzur verici olacaktır.
Bu ayette -daha önce de vurguladığımız gibi- hidayetin önemine de dikkat çekilmektedir. Ancak Allah’ın hidayet verdiği kişinin kurtuluşa ereceği, hidayet vermediği kişinin ise sonsuz bir azapla karşılık bulacağı açıklanmaktadır.
Kehf Suresi’nin 17. ayetinde tebliğ yapan kişinin huzurla, sabırla, itidalle ve sakin bir şekilde dini anlatmasına, hidayeti verecek olanın Allah olduğunu hiçbir şekilde unutmaması gerektiğine tekrar dikkat çekilmektedir. Allah bir ayetinde “Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. Şüphesiz, doğruluk (rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır. Artık kim tağutu tanımayıp Allah’a inanırsa, o, sapasağlam bir kulpa yapışmıştır; bunun kopması yoktur. Allah, işitendir, bilendir.” (Bakara Suresi, 256) şeklinde buyurmaktadır. Eğer bir kişi yapılan tebliğe olumlu tepki vermiyor, inkarda diretiyorsa bu durumda tebliğ yapan kişiye düşen şey, Allah’a tevekkül etmek ve hiçbir şekilde karşısındaki insana baskı uygulamamak olmalıdır.