Sonra iki gruptan hangisinin kaldıkları süreyi daha iyi hesap ettiğini belirtmek için onları uyandırdık.
(Kehf Suresi, 12)
Ashab-ı Kehf’in gizliliği, ayetten de anlaşıldığı gibi, belirli bir süreye kadar devam etmiştir. Daha sonra Allah’ın takdir ettiği zamanda, O’nun dilemesi ile bu gençler uyanmışlardır. Ahir zamanda faşizmi veya komünizmi benimsemiş yönetimlerin baskısı altında bulunan iman ehlinin gizlenme dönemi de Allah’ın kaderde belirlediği bir süreye kadar devam edecektir. Bu süre sonunda ise tüm gizlilik ortadan kalkacak ve iman edenler insanların arasına karışıp, Allah’ın varlığını, iman hakikatlerini, Kuran ahlakını onlara anlatmak için çalışmalarına başlayacaklardır.
Bu gizlenme süresinin ne kadar olacağı ise Allah Katında bir hesap üzeredir. Ayette bu sürenin yıl, gün, saat olarak Allah Katında belli olduğuna işaret edilmektedir. Tüm kainatı yoktan var eden Rabbimiz her şeyin hesabını bilendir. Cin Suresi’nde Allah’ın Muhsi (sonsuz da olsa her şeyin sayısını bilen) sıfatı şu şekilde haber verilmektedir:
Öyle ki onların, Rablerinden gelen risaleti (insanlara gönderilenleri) tebliğ ettiklerini bilsin. (Allah,) onların nezdinde olanları sarıp-kuşatmış ve her şeyi sayı olarak da sayıp-tespit etmiştir. (Cin Suresi, 28)
“Sen dilediğine hidayet veremezsin, Allah dilediğine hidayet verir” (Bakara Suresi, 272)
ADNAN OKTAR: İnsan hidayet veremiyor, Allah hidayet veriyor, tabii ki. “Şüphesiz Biz, yeryüzü üzerindeki şeyleri” her şeyi, ağaçlar, bitkiler, çiçekler, mineraller, taşlar, inciler, “ona bir süs kıldık;” (Kehf Suresi,7) demek ki Cenab-ı Allah süsü beğeniyor. Dünyayı süslüyor Allah. İnsanlar dünyanın üstünde, insanlar da süslü olacak, kadınlar da süslü olacak, çocuklar da süslü olacak. Allah süslü olmalarını istiyor. Yobazlar süslü olmalarını istemiyor. Allah “Ben süslüyorum” diyor “dünyayı”, onlar “istemiyoruz” diyorlar “süslü olmasını.” Onlar süsü bozmak istiyor, Allah da süslemek istiyor. “Onların hangisinin daha güzel davranışta bulunduğunu deneyelim diye” (Kehf Suresi,7) “İmtihan ediyorum” diyor Cenab-ı Allah. O süse şükredecek mi, hamd edecek mi? O nimetin kadrini, hakkını bilecek mi? Allah’a gerektiği gibi kulluk yapacak mı? “Biz gerçekten (yeryüzü) üzerinde olanları kupkuru-çorak bir toprak yapabiliriz” (Kehf Suresi, 8). Ebcedi (Hicri) 1545’i veriyor. Kıyamet. “Biz gerçekten (yeryüzü) üzerinde olanları kupkuru-çorak bir toprak yapabiliriz.” Kıyamette zaten kupkuru çorak bir toprak haline geliyor. Yeryüzü dümdüz oluyor, bütün dağlar eriyor, dümdüz oluyor. Kıyametten bahsediyor Cenab-ı Allah. Ve kıyametten hemen sonra kıyamet alameti olan Hz. Mehdi (as)’a geçiyor. “Sen, yoksa Kehf ve Rakim Ehlini Bizim şaşılacak ayetlerimizden mi sandın?” (Kehf Suresi,9) İki küçük cemaat, biri Kehf, biri Rakim. Yani biri Hz. Mehdi (as)’ın, biri İsa Mesih’in talebeleri. “Şaşılacak ayetlerimizden mi sandın?” hakikaten şaşılacak. Hz. Mehdi (as)’a insanlar şaşıyor, İsa Mesih’e de şaşıyor.
“O gençler, mağaraya sığındıkları zaman” demek ki Hz. Mehdi (as)’ın talebeleri de gizlenecek, İsa Mesih’in talebeleri de gizlenecekler. “Demişlerdi ki: “Rabbimiz, Katından bize bir rahmet ver ve işimizden bize doğruyu kolaylaştır (bizi başarılı kıl). (Kehf Suresi, 10) Allah’tan rahmetin üzerlerine geleceği anlaşılıyor ve işlerinin kolaylaştırılacağı anlaşılıyor. Allah, Hz. Mehdi (as)’ın işleri kolaylaştırılacak. Yoksa Hz. Mehdi (as) yapamaz. (A9 TV, 9 Haziran 2014)