Hz. Mehdi (a.s.) ve Talebeleri Tüm Salih Müminler Gibi Cennetle Müjdelenmişlerdir

Mehdi Talebeleri

“Onlar ileri görüşlüdürler, takvalı ve alçak gönüllüdürler. Dünya malına ilgi göstermezler, iman ve irfan sahibidirler, …. Geceleri abid, gündüzleri arslandırlar. Merhamet, şefkat, onur ve cehd ehlidirler. Çelik yürekli ve güçlü bir imana sahiptirler. Yorulmak bilmez, güçlüdürler. O kadar dayanıklıdırlar ki dağlara gönderilseler delik deşik eder yerinden sökerler. Hakka inanan, Rehber’ine (Hz. Merehdi (a.s.)’a) itaat edip teslim olan, şehadet aşığı, Allah’a ulaşmak için can atan, tehlikelerin ve zorlukların eşiğinde yetişmiş fedakarlar, … cehd ve şehadet aşığıdırlar. Sabır onların özelliğidir. Tevekkül onların yol azığıdır. Çelik yürekli, demir iradeli, gece namazlarını kılan, kanaatkar, her biri kırk yiğit gücünde mert insanlardır.“(Safi Golpeygani, Muntahabu’l-Eser, s.486)

Hadiste belirtildiği gibi Hz. Mehdi (a.s.)’ın talebeleri geceleri abid gündüzleri arslandırlar; yani geceleri ilim anlatıp, ders yaparlar, gündüzleri de arslan gibi gezerler. Darwinizm ve materyalizm gibi küfür kalelerini fikren yerinden sökerler. Her biri şehadet aşığıdır, Allah yolunda şehit olmak için aşkla istek duyan, Allah’a ulaşmak için can atan insanlardır. Sabır onların özelliğidir; acele etmez, sabırla Kuran ahlakının tüm dünyada hakim olması için var güçleriyle ilmen mücadele ederler. Tevekkül onların imanlarının en büyük güç kaynağı olduğundan Yüce Allah’a tam bir teslimiyetle teslim olur, tehlike durumunda tedirgin olmaz “hayır vardır” derler.

Tüm hadisler göstermektedir ki Hz. Mehdi (a.s.)’ın talebeleri hiç yılmadan, tüm ömürleri boyunca Hz. Mehdi (a.s.)’ın yanında olup, bu mübarek insana her işinde yardımcı olacaklar ve samimiyetlerinden ve ihlaslarından dolayı Yüce Allah’ın izniyle sonsuz cennetle ödüllendirileceklerdir. (Doğrusunu Allah bilir):

“Erkek olsun, kadın olsun inanmış olarak kim salih bir amelde bulunursa, onlar cennete girecek ve onlar, bir ‘çekirdeğin sırtındaki tomurcuk kadar’ bile haksızlığa uğramayacaklardır.” (Nisa Suresi 124)