Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri Kastamonu Lahikası’nda bir kısım cahil din alimlerinin hadislerin sadece zahiri anlamına bakarak, aklın ihtiyarını kaldıracak açıklamalarla yorumladıklarını, bu sebeple de akıl ve vicdanla çok rahat anlaşılacak konularda kendilerinin de şüpheye düşecekleri, aynı zamanda bilgisi zayıf olan Müslümanlara da bu şekilde zarar vereceklerini ifade etmektedir. Said Nursi Hazretleri ahir zaman Müslümanlarının sıkça karşılaştıkları bu konuyu veciz bir şekilde anlatmıştır.
… BİR KISIM ZAHİRÎ ÜLEMALAR (hadislerin dış anlamlarına bakarak hüküm veren alimler), O RİVAYET VE HADÎSLERİN ZAHİRİNE (dış anlamlarına) BAKIP ŞÜPHEYE DÜŞMÜŞLER. VEYA SIHHATİNİ(doğruluğunu) (hurafe gibi, masallarda anlatılan gerçek dışı bir şey gibi yanlış) İNKÂR EDİP VEYA HURAFEVARİBİR MANA VERİP ÂDETA MUHAL BİR SURETİ (adeta imkansız, aklın vicdani kanaatle karar verme özelliğini ortadan kaldıracak özelliklerde bir şahsı) BEKLER BİR TARZDA (anlattıkları için), AVAM-I MÜSLİMÎNE (böyle metafizik açıklamalara inanmada zorlanacakları veya bu sebeple hiç inanmayacakları için, halktan bilgisi olmayan Müslümanlara imani yönden) ZARAR VERİRLER.
(Kastamonu Lahikası S. 80)
|
Nitekim günümüzde de kimi cahil din alimleri ortaya çıkarak, Peygamber Efendimiz’den rivayet edilen hadisleri aynı Said Nursi Hazretleri’nin bildirdiği şekilde zahiri anlamına göre yorumlamakta ve bu şekilde kendilerince güya Hz. Mehdi (a.s.)’nin gelişini örtbas etmeye çalışmaktadırlar. Said Nursi’nin bu sözünde bahsettiği din alimlerinin günümüzde de aynı yöntemlerle insanları aldataya çalışmaları, Allah’ın dilemesiyle Bediüzzaman’ın bir kerameti, bir harikasıdır.
Örneğin günümüzde bazı cahil ve yobaz din adamları Hz. Mehdi (a.s.)’nin çok olağanüstü bir insan olacağı ve zuhur eder etmez halk tarafından hemen tanınacağı, Hz. Mehdi (a.s.)’ye güya tank, top, silah hatta atom bombası bile etki etmeyeceği, Hz. Mehdi (a.s.)’nin başının üstünde insanların baktıklarında görecekleri şekilde bulut üstünde melekler bulunacağı ve bu meleklerin sürekli Hz. Mehdi (a.s.)’yi işaret ederek insanlara tanıtacağı gibi PEYGAMBER EFENDİMİZ (S.A.V.)’İN HADİSLERİYLE VE ALLAH (CC)’IN ADETULLAH’I İLE TAMAMEN ÇELİŞEN BİR İDDİADA BULUNMAKTADIR.
Hz. Mehdi (a.s.)’nin yanında meleklerin bulunacağını ve bu meleklerin kendisine yardım edeceklerini Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hadislerinde bildirmektedir:
HAZRETİ CEBRAİL (A.S) VE HAZRETİ MİKAİL (A.S), KIRK ALTI BİN (46,000) MELEK İmam Mehdi (Hz. Mehdi (a.s))’nin YARDIMCILARI VE YOLDAŞLARI arasında olacaktır.
Şeyh Sadooq’un(a.r.) Al-Amaali, Oturum 92, sayfa 504; No’mani, Al-Ghaibah Sayfa 56; Tafseer al-Ayyaashi, Cilt 1, Sayfa 197; Bihar-ül Envar, Cilt 19, Sayfa 284; Sayfa. 52, Sayfa 326 Kaamil al-Ziyaaraat’tan aktarıyor; Cilt 52, Sayfa 356; Cilt 53, Sayfa 14, 87; Tafseer al-Burhaan, Cilt 1, Sayfa 313; Al -Burhaan Fi Alaamaat-e-Mahdi Aakher al-Zamaan (a.s.), Sayfa 77; Mikyaal al-Makaarem, Cilt 1, Sayfa 29, 73-74
|
Ancak HZ. MEHDİ (A.S.)’NİN YANINDAKİ MELEKLERİN GÖRÜNMESİ SADECE MANEVİ ALEMDE GERÇEKLEŞEN VE DOLAYISIYLA SADECE MELEKLERİN GÖREBİLECEĞİ BİR OLAY OLACAKTIR.
Allah (c.c.) Kuran’da Peygamberimiz (s.a.v.)’in kavminden bazı kişilerin Hz. Muhammed (s.a.v.)’in peygamber olmasının bir delili olarak yanında melek indirilmesi gerektiği iddiasını savunduklarını haber vermiş, ardından da Peygamberimiz (s.a.v.)’in sadece uyarıcı olarak gönderilmiş bir insan, bir elçi olduğunu bildirmiştir:
Şimdi onların: “Ona bir hazine indirilmeli veya ONUNLA BİRLİKTE BİR MELEK GELMELİ DEĞİL MİYDİ?” demeleri dolayısıyla göğsün daralıp sana vahyolunanlardan bir kısmını terk mi edeceksin? Sen yalnızca bir uyarıcısın. Allah her şeye vekildir. (Hud Suresi, 12) |
Başka pek çok ayette ise peygamberleri inkar eden kişilerin genelde inanmak için melekleri görme şartı koştukları anlaşılmaktadır:
“Eğer doğruyu söylüyor isen, BİZLERE MELEKLERİ GETİRMELİ DEĞİL MİYDİN?” Hak olmaksızın Biz melekleri indirmeyiz.
O zaman da onlara göz açtırılmaz. (Hicr Suresi, 7-8) |
Ve derler ki: “ONA BİR MELEK İNDİRİLMELİ DEĞİL MİYDİ?” Eğer bir melek indirilseydi, elbette iş bitirilmiş olurdu da sonra kendilerine göz açtırılmazdı.
(En’am Suresi, 8)
|
Gerçek şu ki, BİZ ONLARA MELEKLER İNDİRSEYDİK, ONLARLA ÖLÜLER KONUŞSAYDI VE HERŞEYİ KARŞILARINA TOPLASAYDIK, –ALLAH’IN DİLEDİĞİ DIŞINDA- YİNE ONLAR İNANMAYACAKLARDI. Ancak onların çoğu cahillik ediyorlar.
(En’am Suresi, 111)
|
Onlar, KENDİLERİNE MELEKLERİN GELMESİNİ Mİ, ya da Rabbinin gelmesini mi veya Rabbinin bazı ayetlerinin gelmesini mi bekliyorlar? Rabbinin ayetlerinden bazılarının geleceği gün, daha önce iman etmemişse veya imanıyla bir hayır kazanmamışsa hiç kimseye imanı yarar sağlamaz. De ki: “Bekleyin, biz de şüphesiz beklemekteyiz.” (En’am Suredi, 158)
|
(Küfre sapanlar) KENDİLERİNE MELEKLERİN GELMESİNDEN veya Rabbinin emrinin gelmesinden başka bir şey mi gözlüyorlar? Onlardan öncekiler de öyle yapmıştı. Allah onlara zulmetmedi, fakat onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.
(Nahl Suresi, 33)
|
Bunun üzerine, kavminden inkâra sapmış önde gelenler dediler ki: “Bu, sizin benzeriniz olan bir beşerden başkası değildir. Size karşı üstünlük elde etmek istiyor. EĞER ALLAH (ÖNE SÜRDÜKLERİNİ) DİLEMİŞ OLSAYDI, MUHAKKAK MELEKLER İNDİRİRDİ. Hem biz geçmiş atalarımızdan da bunu işitmiş değiliz.”
(Müminun Suresi, 24)
|
Dediler ki: “Bu elçiye ne oluyor ki, yemek yemekte ve pazarlarda dolaşmaktadır? ONA, KENDİSİYLE BİRLİKTE UYARICI OLACAK BİR MELEK İNDİRİLMESİ GEREKMEZ MİYDİ?” (Furkan suresi, 7)
|
“Bu durumda (eğer doğruysa), üzerine altından bilezikler atılmalı ya da yakınında yer almış vaziyette ONUNLA BİRLİKTE MELEKLER GELMELİ DEĞİL MİYDİ?“
Böylelikle kendi kavmini küçümsedi, onlar da ona boyun eğdiler. Gerçekten onlar, fasık olan bir kavimdi. (Zuhruf Suresi, 53-54)
|
Onlara “Yalnızca Allah’a kulluk edin” diye önlerinden ve arkalarından elçiler gelince, dediler ki: “EĞER DİLESEYDİ RABBİMİZ MELEKLER İNDİRİRDİ. BUNDAN DOLAYI BİZ, SİZİN KENDİSİYLE GÖNDERİLDİĞİNİZ ŞEYİ İNKÂR EDİCİLERİZ.”
(Fussilet Suresi, 14)
|
“Veya ÖNE SÜRDÜĞÜN GİBİ, gökyüzünü üstümüze parça parça düşürmeli ya da ALLAH’I VE MELEKLERİ KARŞIMIZA (ŞAHİD OLARAK) GETİRMELİSİN.“
“Yahut altından bir evin olmalı veya gökyüzüne yükselmelisin. Üzerimize bizim okuyabileceğimiz bir kitap indirinceye kadar senin yükselişine de inanmayız.” De ki: “Rabbim’i yüceltirim; ben, elçi olan bir beşerden başkası mıyım?” Kendilerine hidayet geldiği zaman, insanları inanmaktan alıkoyan şey, onların: “Allah, elçi olarak bir beşeri mi gönderdi?” demelerinden başkası değildir. DE Kİ: “EĞER YERYÜZÜNDE (İNSAN DEĞİL DE) TATMİN BULMUŞ YÜRÜYEN MELEKLER OLSAYDI, BİZ DE ONLARA GÖKTEN ELÇİ OLARAK ELBETTE MELEK GÖNDERİRDİK.” (İsra Suresi, 92-95)
|
Bu ayetlerden de açıkça görüldüğü üzere, iman etmeyenlerin öne sürdükleri bahaneler her dönemde aynı olmuştur. Nasıl ki Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in dönemindeki inkarcılar Peygamberimiz (s.a.v.)’e inanmamalarının delili olarak yanında meleklerin bulunmamasını ifade etmişlerse, günümüzde de iman edemeyen bir kısım insanlar Hz. Mehdi (a.s.) gibi veli bir insanın zuhurunu kabul etmemek için benzer yöntemlere başvurmaktadırlar.
Hz. Mehdi (a.s.)’nin başının üzerinde bir melek bulunacağını, bütün insanların bu meleği göreceklerini ve Hz. Mehdi (a.s.)’yi bu şekilde tanıyacaklarını iddia ederek, dünya şartlarında Allah’ın dilemesiyle hiçbir zaman gerçekleşmeyecek bir durumu öne sürmekte, Hz. Mehdi (a.s.)’nin çıkışını da kendilerince bu şekilde önleyebileceklerini zannetmektedirler.
Kimi cahil din adamlarının Hz. Mehdi (a.s.s)’nin çıkışını kendilerince insanlardan gizleyebilmek için başvurdukları oyunlardan bir diğeri de Hz. Mehdi (a.s.)’ye tank, top, silah hatta atom bombasının bile etki etmeyeceğini iddia etmeleridir.
Oysa Peygamberimiz (s.a.v.) hadislerinde, Hz. Mehdi’nin peygamberlerle çeşitli benzerliklere sahip olacağını ve onlar gibi çeşitli zorluklarla mücadele edeceğini belirtmiştir. Hz. Mehdi (a.s.) de peygamberler gibi iftiraya uğrayacak, çeşitli güçlükler, iftiralar ve belalarla imtihan edilecek, inkar edenlerin kurdukları tuzaklara karşı göğüs gerecektir. Peygamberimiz (s.a.v.)’dan rivayet edilen hadisler şu şekildedir:
İmam Zeyn-ul Abidin aleyhi’s-selâm şöyle buyurmuştur:
“BİZİM KAİM’İMİZ (HZ. MEHDİ (A.S.)) İLE ALLAH’IN RESULLERİ ARASINDA BİR TAKIM BENZERLİKLER VARDIR. NUH, İBRAHİM, MUSA, İSA, EYYUB VE MUHAMMED SALLÂ’LLÂHU ALEYHİ VE ALİH PEYGAMBERLERİN HER BİRİ İLE BİR BENZERLİĞİ VARDIR. Nuhile uzun ömürlü olmasında, İbrahim ile, doğumunun gizli olması ve halktan uzak durmasında; Musa ile, korku hali (Hz. Mehdi’ye yönelik tehlikelerin yoğunluğuyla; öldürme, tuzak kurma, tutuklanma, gözaltına alınma, sürgün gibi her türlü tehlikeyle iç içe olmasıyla) ve gaybette yaşamasında (sürekli gizlenerek yaşamasında); İsa ile halkın onun hakkındaki ihtilafa düşmesi (bir kısım insanların, ‘Mehdi gelecek’, bir kısımının da ‘gelmeyecek’, bir kısmının ‘Mehdi çok daha ileride gelecek’ ya da ‘gelmiş geçmiştir’ demesinde, bir kısmının ise ‘Mehdi hiç gelmeyecektir’ demesinde); Eyyub ile, beladan sonra kurtuluşun yetişmesinde (Hz. Mehdi’ye de birçok zorluk, sıkıntı ve dert gelmesi; ancak aynı Hz. Eyüp gibi Allah’ın rahmetiyle hepsinden kurtulmasıyla); Muhammed sallâ’llâhu aleyhi ve alih ile de kılıçla kıyam etmesinde (Peygamberimiz (s.a.v.)’in kutsal emanetleri olan mübarek sancağı, kılıcı ve hırkasının, Hz. Mehdi’nin yanında olmasıyla), benzerliği vardır.”
(Kemal’ud-Din s. 322, 31. babin 3. hadis)
|
“Ebu Basir der ki: İmam Muhammed Bakır Aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “Bu GAYBETİN (MEHDİ’NİN) SAHİBİNDE DÖRT PEYGAMBERİN SÜNNETİ VARDIR:… Dedim ki: “HZ. YUSUF’UN SÜNNETİ NEDİR?” BUYURDU Kİ: “ZİNDAN VE GAYBET.“…
(Şeyh Muhammed b.İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 190)
|
Peygamberimiz (s.a.v.) hadislerinde ahir zamanın büyük Mehdisi’nin deccaliyet sisteminin baskılarına, işkence ve eziyetlerine maruz kalacağından, hapsedileceğinden, öldürülme tehlikesi içinde yaşayacağından, ellerinden ve ayaklarından zincire vurulacağından, boynuna bakır levha asılarak acı ve zorluk içinde bırakılacağından, tecrit edileceğinden bahsetmektedir.
Eğer Hz. Mehdi (a.s.) kimi şahısların iddia ettiği gibi başında görünür şekilde melekler olan, silahın, tankın topun etki etmediği olağanüstü bir varlık olmuş olsaydı nasıl hapse atılabilir, nasıl işkence ve baskı görür, zorluk içinde yaşardı? Hiçbir silahın, bombanın etki etmediği bir kişiye kim yaklaşabilir, kim bu kişiyi hapsedebilir ya da işkence yapabilirdi? Ayrıca Peygamberimiz (s.a.v.), Hz. Mehdi (a.s.)’nin bir gaybet dönemi olacağından da bahsetmiştir. Eğer Hz. Mehdi (a.s.) iddia edildiği gibi olağanüstü bir insan olmuş olsaydı saklanmaya, gözden uzak şekilde yaşamaya neden ihtiyaç duyacaktı?
Görüldüğü gibi birtakım cahil din adamlarının iddiaları Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin sözündeki tarife birebir uymaktadır. Müslümanlar’ı bu gibi yöntemlerle yanıltmaya ve aldatmaya çalışmak dünyada ve ahirette insanı büyük bir vebal altına sokabilir.
Allah bir Kuran ayetinde şu şekilde bildirmektedir:
Kıyamet gününde kendi günahlarının tümünü ve bilgisizce saptırdıklarının günahlarının bir kısmını yüklenmeleri için. Bak, ne kötü yük yükleniyorlar.
(Nahl Suresi, 25)
|