Altınçağ’da Farklı Dinler Arasındaki Barış ve Hoşgörü Nasıl Olacaktır?

Mehdi Hadisleri

İslam dini, insanları dini inançlarını seçmede özgür bırakırken, diğer dinlere saygılı olmayı emreder. Bir insan Kuran’da batıl olarak tarif edilen bir inanca sahip olsa dahi, Kuran ahlakını yaşayan insanlar arasında huzur ve barış içinde yaşayabilir. Kendi inançlarına göre ibadetlerini özgürce yerine getirebilir. Hiç kimse bir diğerini kendi dininin ibadetlerini yerine getirmekten alıkoyamaz. Ya da bir insanı istediği şekilde ibadet etmeye zorlayamaz. Bu İslam ahlakına aykırıdır ve Allah’ın razı olmadığı bir davranış biçimidir. İslam tarihini incelediğimizde Peygamberimiz (sav)’in döneminde de herkesin özgürce ibadet edebildiği, inançlarının gereklerini yerine getirebildiği bir toplum modelinin hakim olduğu görülmektedir. Kuran’da Ehl-i Kitab’ın ibadet yerleri olan manastır, kilise ve havralardan da Allah’ın koruduğu ibadet mekanları olarak söz edilmektedir:

… Eğer Allah’ın, insanların kimini kimiyle defetmesi olmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah’ın isminin çokça anıldığı mescidler, muhakkak yıkılır giderdi. Allah Kendi (dini)ne yardım edenlere kesin olarak yardım eder. Şüphesiz Allah, güçlü olandır, aziz olandır. (Hac Suresi, 40)

Peygamberimiz (sav)’in hayatında bu ahlakın pek çok örneğine rastlanmaktadır. Peygamberimiz (sav), kendisiyle görüşmeye gelen Hıristiyanların kendi mescidinde ibadet etmelerini söylemiş ve bu iş için mescidi onların kullanımına bırakmıştır. (Ali Bulaç, Çağdas¸ Kavramlar ve Düzenler, İz yayıncılık, 16. Baskı, İstanbul, 1998, s. 241) Peygamberimiz (sav)’den sonraki halifeler devrinde de bu hoşgörülü anlayış korunmuştur. Şam fethedildiği zaman, camiye çevrilen bir kilise ikiye bölünmüş, bir yarısında Hıristiyanlar, öbür yarısında Müslümanlar ibadet etmişlerdir. (Ali Bulaç, Çağdas¸ Kavramlar ve Düzenler, İz yayıncılık, 16. Baskı, İstanbul, 1998, s. 241)

Hadislerde tüm halkların barış ve huzur içerisinde yaşadıkları Asr-ı Saadet dönemi gibi, Altınçağ’da Hz. Mehdi döneminde de aynı hoşgörü anlayışının hakim olacağı bildirilmektedir. Bu bilgilere göre Müslümanlar ile Hiristiyan alemi arasında karşılıklı hoşgörüye dayalı bir kardeşlik, şevkat ve merhamet anlayışı oluşacaktır. Hıristiyanların ve Yahudilerin tüm ibadethaneleri, havralar, kiliseler ve vakıfları koruma altına alınacak, kilise açmak isteyenlere, dini inançları doğrultusunda talepte bulunanlara, ibadetlerini yerine getirmek isteyenlere imkan tanınacaktır. Tüm Hıristiyanların ve Yahudilerin kendileri için kutsal sayılan topraklarında barış, huzur ve güvenlik içinde yaşamaları sağlanacak, her türlü sorun sevgi, saygı ve hoşgörü anlayışıyla kolaylıkla halledilebilecek, tüm halklar birbirleriyle uyum ve dostluk içerisinde yaşamlarını sürdürebileceklerdir.