Allah bir Kuran ayetinde “… Öyleyse onları yalan olarak düzmekte olduklarıyla baş başa bırak.” (Enam Suresi, 112) sözleriyle münafıkların‘yalan söyleme’ özelliklerini Müslümanlara bildirmiştir.
Bir başka ayette de yine Allah münafıkların bu bozuk ahlakını “… Onlar, gerçekten yalancıdırlar.” (Haşr Suresi, 11) sözleriyle haber vermiştir. İşte münafık, Müslümanların yanında olduğu süre boyunca yaptığı gizli faaliyetlerini ve sahtekarlıklarını gizleyebilmek için pek çok yalan söyler. Sonra da her söylediği yalanın üstünü örtebilmek için yeni yeni yalanlara ihtiyaç duyar. Bunun sonucunda da sabahtan akşama kadar nefes almadan, hayasızca ve hiç utanmadan, Müslümanların gözlerinin içine baka baka, sürekli yalan söyler.
Bu yalanları söylerken münafığın dikkat çeken bir başka yönü ise, ‘yalan konuşurken en ufak bir utanma, sıkılma ya da yüzünde bir kızarma olmaması’ dır. Son derece ‘yüzsüz ve haysiyetsiz bir şekilde’, ‘yalan olduğu herkes tarafından bilinen çok bariz bir konuda’, hiç rahatsız olmadan saatlerce yalana dayalı konuşmalar yapabilir.
Münafığın yalanlarında göze çarpan diğer bir özellik ise, ‘çok ahmakça yalan söylemesi’ dir. Zira inkar eden insanlar arasında bazı kimseler vardır; onlar da yanlış bir tavır olarak yalan söylerler. Ama kendilerince yine de ‘zekice yalanlar’ söylemeye çalışırlar. Arkalarında aksini ispatlayacak bir delil bırakmazlar ve konuşmalarının yalan olduğu da ancak çok zor tespitlerden sonra anlaşılır.
Ancak münafık böyle değildir. Münafığın tüm yalanları çok ‘ahmakça’, ‘yalan olduğu kolaylıkla ispatlanabilen’ ‘akılsızca mantıklara dayalı’ dır. Biraz önce söylediği bir şeyi unutur, bir an sonra onu inkar eder. Önce “Ben bugün buraya hiç gitmedim” der, konuşmasının bir başka yerinde ise, “Yok ben bugün bütün gün buradaydım” der. “Az önce böyle demiştin ama” diye hatırlatıldığında, “Yok ben öyle demedim, nereden çıkardın, sana öyle geliyor” der. Sonra da“Sen durduk yere bana iftira atıp, beni yalancılıkla suçluyorsun” diye çirkeflik yapmaya ve karşı tarafı suçlu çıkarmaya çalışır.
İşte münafığın bu ‘abartılı akılsızlığı’ ve ‘yalanlarındaki ahmakça ve acemice teknikler’, Allah’ın Müslümanlara olan bir desteği ve koruması, münafığa ise samimiyetsizliğinden dolayı isabet eden bir ‘beladır’. Böylelikle Müslümanlar her yalanında münafığı kolaylıkla fark edebilir ve tedbirlerini alırlar.
Münafık Müslümanlar arasında yalanı pek çok amaç için kullanır. Bunların en başında elbette ki ‘Müslümanlara içten içe zarar vermek ve sinsice küfürle işbirliği yaptığını gizlemek istemesi’ vardır. ‘Kendi alçaklıklarını, yaptığı sinsilikleri, sahtekarlıkları, samimiyetsizlikleri gizlemek’ için de, yine hep yalana başvurur. Özellikle de ‘kendini savunmak, temize çıkarmak, üzerindeki münafık alametlerini gizleyip, kendisini samimi bir Müslüman gibi gösterebilmek’ için münafık, yalanı şeytani bir silah olarak kullanır.
Münafık kimi zaman da, ‘yalan ile diğer sinsi yöntemlerini birleştirip’ çok ‘daha şeytani bir savunma mekanizması’ oluşturmaya çalışır. Bazen karşı tarafa‘iftira atarak, bazen ağlayarak, bazen bağırıp çağırarak, bazen de saldırganlaşarak’ kendince yalanını iyice inandırıcı hale getirmek ister. Müslümanlar münafığın yalanını ortaya çıkardıklarında da, münafık onları kendisine ‘iftira atmak’ ile suçlar. Ona “Yalan söylüyorsun” denildiğinde, “Ben yalan söylemedim, sen niye bana iftira atıyorsun?” diyerek ardı arkası kesilmeyen çirkefliklerine devam eder. Ve tüm bunları yaparken de, Allah’ın Kuran’da, “… Biz iyilikten başka şey istemedik diye yemin edenler (var ya,) Allah onların şüphesiz yalancı olduklarına şahitlik etmektedir.” (Tevbe Suresi, 107) sözleriyle bildirdiği gibi, ‘ne kadar iyi niyetli olduklarını’ vurgulamak için ‘Allah adına yemin de ederler’. Oysaki Allah ayette onların‘yalan söylediklerini’ haber vermiştir.
Bir başka ayette ise, “… Sana Allah adına yemin edecekler” sözleriyle Allah, münafığın bu yöntemine bir kez daha dikkat çekmiştir. Allah münafıkların, sanki iman ediyorlarmış ve samimi bir Müslümanmış gibi Allah’ı şahit göstererek yalan yere yemin ettiklerini bildirmiştir. Ve ayetin devamında da Allah, “Kendi nefislerini helake sürüklüyorlar. Allah onların gerçekten yalan söylediklerini biliyor.” (Tevbe Suresi, 42) sözleriyle, münafıkların hem dünyada hem de ahirette hüsrana uğrayacaklarını haber vermiştir.