Allah Kuran’ın “Yeryüzünde böbürlenerek yürüme; çünkü sen ne yeri yarabilirsin, ne dağlara boyca ulaşabilirsin.” (İsra Suresi, 37) ayetiyle Müslümanlara büyüklenmekten sakınmalarını hatırlatmıştır.
Müslümanlar Allah’ın ayette tarif ettiği ahlakı beğenmediğini bilerek, enaniyet ve kibir gibi görünebilecek en ufak bir tavır bozukluğundan dahi şiddetle sakınırlar. Münafıklar ise Müslümanların tam aksine, her konuda kendilerini ön plana çıkarmak, büyüklüklerini ve herkesten üstün olduklarını vurgulayabilmek için her fırsatı kullanırlar. İçlerindeki büyüklük ve öne geçme hırsı çok şiddetlidir. Dolayısıyla da gün boyu tüm tavır ve konuşmalarına, yüz ifadelerine bu ruh halleri hakimdir. Bakışlarına, seslerine, konuşmalarına, oturup kalkmalarına, sıradan bir konuda yaptıkları yorumlarına ve hatta sevgi gösterme şekillerine kadar her hareketlerinde, her mimiklerinde bu büyüklük hırsının yansımaları görülür. Allah münafıklardaki bu ‘şeytani büyüklük hırsına’ Kuran ayetlerinde şöyle dikkat çekmiştir:
Kahrolası, nasıl bir ölçü koydu? Yine kahrolası, nasıl bir ölçü koydu? Sonra bir baktı. Sonra kaşlarını çattı ve yüzünü ekşitti. Sonra da sırt çevirdi ve büyüklük tasladı (istikbar). (Müddessir Suresi, 19-23)
Allah Kuran ayetlerinde münafık ahlakını çok detaylı olarak tarif etmiştir. Bu bakış açısıyla bakan Müslümanlar, münafıkların tavırlarından, konuşmalarından, vücut dillerinden, yürüyüş stillerinden, kaşlarını soktukları şekilden, bakışlarındaki bozukluktan ve yüzlerine verdikleri sinsi anlamlardan bu büyüklük tutkusunu çok açık bir şekilde anlayabilirler.
Münafık sahip olduğu her şeyi, büyüklüğünü vurgulamak için önemli bir fırsat olarak görür. Allah’ın verdiği güzelliğini, sağlığını, gençliğini, bilgisini, kültürünü, yeteneğini, itibarını, maddi manevi sahip olduğu nimetleri hep insanlara üstünlük taslamak için kullanır. Kendisini ne kadar büyütürse, çevresindeki diğer insanları da o kadar aşağı görüp küçümsemeye başlar. Dünyanın en akıllı, en zeki, en yetenekli, en iyi konuşan, en iyi yazı yazan kişisinin kendisi olduğu kanaatindedir. Hatta pek çok konuda kendisinin dünya çapında tüm insanlar arasında nadir rastlanacak mükemmellikte ve yetenekte bir insan olduğuna inanmaya başlar. Bu bakış açısının sonunda da iyice azgınlaşır. Allah münafıkların bu giderek artan büyüklük tutkusunu bir ayette “… Onların göğüslerinde kendisine ulaşamayacakları bir büyüklük (isteğin)den başkası yoktur…” (Mümin Suresi, 56) sözleriyle açıklamıştır.
Allah bir başka ayette de, “… Çünkü, Allah, her büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez.” (Nisa Suresi, 36) sözleriyle bu ahlakı beğenmediğini bildirmiştir. Eğer bir Müslüman istemeden bunlardan herhangi birine benzer bir tavır gösterecek olsa, iman edenler ona Kuran ayetlerini ve Allah’ın bu tavrı beğenmediğini hatırlatırlar ve o da hemen bu hatasını düzeltir. Ama münafıkta böyle bir sonuç alabilmek mümkün olmaz. Kuran ayetleri münafığa etki etmez. Münafık ayetleri ne dinler ne de anlamlarını düşünür. Dolayısıyla da münafığı, içindeki bu büyüklük hırsından kurtulması için doğru yola çağırmak etkili olmaz. Allah münafığın bu tarz bir çağrı karşısında nasıl bir tavır göstereceğini bir Kuran ayetinde şöyle haber vermiştir:
Ona: “Allah’tan kork” denildiğinde, büyüklük gururu onu günaha sürükler, kuşatır. Böylesine cehennem yeter; ne kötü bir yataktır o. (Bakara Suresi, 206)