ünafık, içten içe nefret ettiği Müslümanlara karşı açıkça bir eylem yapamıyor olmanın sıkıntısı içerisindedir. Onlardan elde etmeyi umduğu çıkar ve menfaatler uğruna, kendini sinsice gizlemek zorundadır. Bu nedenle de gerçek düşüncelerini dile getiremiyor, istediği gibi onlara açıkça zarar veremiyor ve yıkıcı bir karşı mücadele yürütemiyordur. İşte münafığın bu durumda yapabileceği tek şey, sinsice ve alttan alta zarar vermeye çalışmaktır. Eylemlerini ispatlanamayacak ve tevil edilebilecek şekilde gerçekleştirebilmelidir. İşte bu noktada münafığın kendi imkanları içerisinde en etkili bulduğu yöntem“bakışlarıyla eylem yapmak” tır.
Müslümanların en önemli özelliklerinden biri bakışlarındaki temizlik, huzur, güven ve sevgi dolu ifadedir. Allah bir ayette inananların yüzlerindeki iman dolu bu güzel ifadeyi şöyle bildirmiştir: “… Onları, rüku edenler, secde edenler olarak görürsün; onlar, Allah’tan bir fazl (lütuf ve ihsan) ve hoşnutluk arayıp-isterler. Belirtileri, secde izinden yüzlerindedir…” (Fetih Suresi, 29)
Her insan istediğinde yüzüne çeşitli ifadeler verebilir. Kimi zaman ‘üzgün, kimi zaman mutlu ya da kızgın bir yüz elde etmek’ pek çok kişi için mümkündür. Ancak Allah’ın ayette “secde izi” olarak tarif ettiği manevi güzellik, ne taklit ne de emek vererek elde edilebilir. Bu ancak Allah’ı çok sevmek, Allah’ın yarattığı kadere teslim olmak ve Kuran ahlakını samimi olarak yaşamakla, insanın yüzüne doğal olarak yansıyan bir güzelliktir. Dolayısıyla bu mucizevi Müslüman özelliği, aynı zamanda da münafık karakterli insanlardaki zıtlığı ortaya koyan önemli bir delil oluşturur.
Müslüman gün boyu huzur, sevgi, saygı dolu yüzüyle dikkat çekerken, münafık da kin ve öfkeden kararmış kötü çehresiyle kendisini belli eder. Yüzünde İblis gibi, uğursuz, pis ve şeytani bir ifade vardır. Kimi zaman bön bön, kimi zaman nefret dolu, kimi zaman hoşnutsuz, kimi zaman da ters ve saldırgan bakışlarla bakar. Bir Kuran ayetinde “… Kalplerinde hastalık olanların, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş olanların bakışı gibi sana baktıklarını gördün…” (Muhammed Suresi, 20) sözleriyle tarif edildiği gibi, mat bakışlıdır. Gözleri akık ve anlamsızdır. Ruhu alınmış gibi ölü; sevgiden, neşeden, canlılıktan yoksun bir bakışla bakar. İçi pislikle, günahla, kalleşlikle dolu olduğu için, bakışları da aynı şekilde pis olur. Kalbi, aklı, ruhu tertemiz, nurlu Müslümanların sevgi dolu, iman dolu, canlı ve dürüst bakışlarıyla kıyaslandığında, gözlerindeki anormallik hemen teşhis edilir. Kuran’da ‘münafığın bu en önemli özelliklerinden biri olan pis bakışları’, “(Allah,) Gözlerin hainliklerini ve göğüslerin sakladıklarını bilir.” (Mümin Suresi, 19) ayetiyle haber verilmiştir.
Bu şeytani yüz ifadesi ile amacı, ‘huzur içerisindeki Müslümanlara rahatsızlık vermek, neşelerini kaçırmak’ tır. Çünkü münafık eğer Müslümanlara açıkça hiçbir yolla zarar veremiyorsa, geriye, kendine göre kullanabileceği en etkili silahı olan ‘bakışları’ kalmıştır. Allah Kuran’da münafıkların bakışlarıyla yaptıkları ahlaksızlığın şiddetini bir ayette şöyle bildirmiştir:
O inkar edenler, zikri (Kuran’ı) işittikleri zaman, seni neredeyse gözleriyle devireceklerdi… (Kalem Suresi, 51)
Peygamberimiz (sav) döneminde münafıklar, Peygamberimiz (sav)’in ve Müslümanların Kuran ahlakını yaşamalarından ve Allah’ın dinini tebliğ etmelerinden duydukları akıl almaz kin ve öfkeyi, Peygamberimiz (sav)’e yöneltmeye cüret ettikleri pis bakışlarıyla gösteriyorlardı. Peygamberimiz (sav)’in mescidine, yüzlerindeki bu melanet dolu bakışlarıyla gidiyorlardı. Allah ayette geçen ‘neredeyse gözleriyle seni devireceklerdi’ ifadesiyle, münafıkların bu kinlerinin ne kadar büyük olduğunu belirtmiştir.
İşte o dönemdeki münafık ahlakı, günümüzde de aynı Kuran’da bildirildiği şekilde ortaya çıkmaktadır. O gün rahatsızlık ve sıkıntı vermek, huzursuzluk çıkarmak için kendilerine Peygamberimiz (sav)’i hedef olarak seçen münafıklar, günümüzde de İslam’a en etkili hizmeti eden, Müslümanlara en etkili şekilde önderlik eden kimselere, aynı şeytani eylemleri yöneltmektedirler.
Ancak münafık bu eylemlerini de yine sinsice ve gerektiğinde hemen başka bir şekil alarak kendisini gizleyebileceği şekilde yapar. Zira münafığın en mahir olduğu yöntemlerin başında ‘gözlerine hakim olma yeteneği’ gelir. Münafık gözlerine istediği gibi emir vererek, duruma göre vaziyet almasını çok iyi bilir.
Münafık gözleriyle sinsi bir mücadele verme konusunda çok ustadır gerçekten de, ama tüm bu yaptıklarıyla Müslümanlara zarar vermeyi başaramaz.İçindeki kin ve öfke büyüdükçe, kendi ruhuna ve vücuduna yaptığı tahribat da o oranda artar. Müslümanlar huzur, neşe ve mutluluk içinde yaşarken, münafık nursuz bir yüzle, pis bakışlarıyla, nefret dolu dünyasında azap içinde yaşar.