Cizye ve Savaş Konusunda Yanlış Bilinenler

Genel Karanlık Tehlike Bağnazlık

Kendilerine kitap verilenlerden, Allah’a ve ahiret gününe inanmayan, Allah’ın ve Resûlü’nün haram kıldığını haram tanımayan ve hak dini din edinmeyenlerle, küçük düşürülüp cizyeyi kendi elleriyle verinceye kadar savaşın. (Tevbe Suresi, 29)

Gerçek İslam’ı yanlış tanıyanlar genellikle yukarıdaki ayette geçen cizye (bir tür vergi) verme zorunluluğunun sadece Kitap Ehli’ne ait olduğunu iddia eder ve bunun Müslüman olmayanlara yönelik haksız bir uygulama olduğunu savunurlar. Ayette geçen “cizyeyi kendi elleriyle verinceye kadar savaşın” hükmünden de Kitap Ehli eğer İslam’a dönmezse ve cizye vermezse onlarla savaşmak gerektiği hükmünün çıktığını iddia ederek Kuran’ı ve İslam’ı sorgularlar (Kuran’ı ve İslam dinini tenzih ederiz).

Oysa burada ciddi bir yanlış anlaşılma vardır.

İlk olarak şunu belirtmek gerekir: Cizye bir vergi türüdür. Vergi bir ülkede yaşayan her insan için geçerli bir yükümlülüktür. Yani kişi Müslüman bir ülkede yaşıyorsa Müslüman olsun olmasın, dini ayırt edilmeksizin, vergiye tabidir. Müslüman ülkede Müslümandan vergi alınmaz fakat Kitap Ehli’nden vergi alınır gibi bir ayırım yoktur. Vergi her yurttaşın sorumluluğudur.

Cizye ile ilgili konuda ise bizim için geçerli olan, söz konusu hükmün tarihte Müslüman devletler tarafından nasıl uygulandığı değil, Kuran’da nasıl geçtiğidir. Tevbe Suresi 29. ayette geçen hükmü incelediğimizde karşımıza çıkan gerçek ise şudur:

432_SarmasikKapliKemer_KoyManzarasi

Ayette belirtilen kişiler “Kendilerine kitap verilenlerden, Allah’a ve ahiret gününe inanmayan, Allah’ın ve Resûlü’nün haram kıldığını haram tanımayan ve hak dini din edinmeyenler” yani Hristiyan ve Musevilerin arasından çıkmış olup Allah’a ve ahiret gününe inanmayıp, dini ve peygamberleri tanımayan kişiler, yani inkarcılardır. Daha önce de çok kez belirttiğimiz gibi, her insan iman edip etmemekte özgürdür. Kuran, dinde zorlamayı yasaklamıştır. Bir Müslüman, herkese olduğu gibi bir inkarcıya da saygı duymak ve Tevbe Suresi 6. ayete göre onu korumakla yükümlüdür. Kuran’a göre inkar eden bir insanı suçlu yapan unsur ise saldırgan olması, dindarlara karşı mücadele vermesi ve fitne çıkarmasıdır. İşte bu bölümde ele aldığımız Tevbe Suresi 29. ayette de söz konusu inkarcı topluluğun bu özelliğine dikkat çekilir. Bu kişiler ayete göre “Allah’ın ve Resûlü’nün haram kıldığını haram tanımayan” kişilerdir. Dolayısıyla hiçbir yasağı dinlememekte, bozgunculuk çıkarmakta ve saldırganlık göstermektedirler.

Şimdi bir düşünelim: Müslüman idare altındaki devlet içinde Müslümanlar ve gayri Müslimler ve hatta puta tapan paganlar bir arada huzurla yaşamaktadırlar. [Peygamberimiz (sav)’in idaresi altındaki tüm şehir devlet yapılanmalarında bu şekilde olmuştur. Medine Vesikası dahil olmak üzere Peygamberimiz (sav)’in belirlediği tüm anlaşmalar, devletin her ferdine eşitlik getiren ve onların tüm haklarını koruyan mükemmel demokratik anayasalardır.] Fakat o devletin yurttaşları arasında inkarcı olmasının yanında sürekli olarak yasakları delen, haram olanı haram saymayıp yaygınlaştıran dolayısıyla toplumları dejenerasyona sürüklemeye yeltenen, dindar topluluklara karşı saldırganlaşan, toplum içinde huzursuzluk çıkaran, devletin kendilerine sunduğu tüm nimetlerinden, tüm imkanlardan faydalanmalarına karşın devletin kendi kanunlarına başkaldıran bir topluluk bulunmaktadır. Müslüman bir devlet yönetimi altında rahatları yerindedir, her anlamda iyi bakılmakta ve kollanmaktadırlar; fakat buna rağmen hem fitne çıkararak büyük bir suç işlemekte, hem de hiçbir fayda getirmedikleri gibi devlete mesuliyetleri olan vergiyi de ödememektedirler. Toplum içinde anarşi çıkartmakta, terör eylemleri gerçekleştirmekte, aynı toplum içinde yaşayan diğer insanların ve özellikle de dindarların canlarına kastetmektedirler. Bu şartlar meydana geldiğinde, yaptıklarından pişman olup devlete karşı boyun eğdiklerini göstermedikleri sürece böyle bir toplulukla savaş kaçınılmazdır.

Tevbe Suresi 29. ayet, toplum içindeki bu bozguncu ve anarşist kesime işaret etmektedir. Bu insanlar sadece Müslüman devlet idaresindeki Müslümanlar için değil, o toplumdaki Hristiyanlar ve Museviler için de büyük birer tehlikedir. Dolayısıyla onlara karşı güç kullanımı ile fitnelerinin sona erdirilmesi, o toplumda yaşayan Musevi ve Hristiyanların rahat yaşaması için de gereklidir. Söz konusu inkarcı ve fitneci toplulukların Hristiyanlardan, Musevilerden veya Müslümanlardan çıkmış olması bir ölçü değildir. İnkarcı zaten dini terk etmiş olan kişidir; dolayısıyla Müslümanlar veya Ehli Kitap ile eş tutulamaz. Burada söz konusu fitneci topluluklarla “onlar cizye verinceye kadar savaşılması”, cizye verdiklerinde devletin hakimiyetini kabul ettiklerinin bir göstergesi olduğu içindir. Açıktır ki bundan sonra, devletin kanunlarına aykırı davranmayacak, bozgunculuğa yeltenmeyecektir.

432_SarmasikKapliKemer_KoyManzarasi