Cehennemde en şiddetli azaba uğratılacak kişiler ressamlardır. (Buhari-Tesavir, 89)
Resulullah (sav) buyurdular ki: “Kim resim yaparsa, Allah onu kıyamet günü, yaptığı resim sebebiyle, onlara ruh üfleyinceye kadar azap eder. Hiçbir zaman da ruh üfleyici değildir.” (Buhârî, Tâ’bir)
Allah’ın yanında azabı en şiddetli olan insanlar tasvircilerdir. (Müslim, 6:369)
Şu suretleri yapanlar kıyamet gününde azap görürler ve kendilerine yaptığınız suretlere can verin denilir. (Müslim, 6:368)
İçinde suretler bulunan eve melekler girmez. (Buhari, Libas 91)
Her musavvir cehennemdedir. Musavvirin, tasvir ettiği her surete kıyamet gününde Allah hayat verir de o canlı suret cehennemde kendini yapana azap eder. (Müslim, 6: 370)
İşte bu sahte hadisler yoluyla bağnazlar tarafından Müslümanlara resim ve heykel sanatı da haram kılınmıştır. Hatta uydurulan bazı hadislere göre ressamlar ahirette en büyük azap gören insanlar arasında sayılmaktadır. Bu çarpık anlayışa göre bu kişiler, Allah’ın yarattıklarını taklit ederek –haşa– ilahlık iddiasında bulunmaktadırlar. Oysa bir ressamın veya bir heykeltıraşın bir sanat eseri meydana getirmesinin ilahlık iddiasıyla nasıl bir bağlantısı olabilir? Bir ressam veya heykeltıraş eğer böylesine sapkın bir iddiayla ortaya çıkıyorsa bu onun icra ettiği sanat yüzünden değil, ancak ve ancak aklen ve ruhen içine düştüğü zaaf nedeniyle olabilir. Bu ise, her meslekten her insan için geçerli bir ihtimaldir.
Doğadaki tüm güzellikler Yüce Rabbimiz’in birer sanat eseridir. Bizler, bir sanatın nasıl muhteşem olabileceğini Rabbimiz’in bu eserlerine bakarak anlarız. Nitekim yeryüzünde neredeyse her teknoloji Allah’ın yarattıklarının taklit edilmesiyle geliştirilmiştir. Teknoloji için yaratılan güzelliklerin varlığı bir nimettir. Örneğin, uçak inşasında insanlar Allah’ın yarattığı kuşları ve bazı sinek türlerini taklit ederler. Bu uçaklar, bir canlıdan esinlenilerek geliştirilmiş olduğu için mükemmel uçma ve manevra kabiliyetlerine sahip olurlar. Bu bir ayrıcalıktır, çünkü doğada zaten yaratılmış ve mükemmel işleyen bir örnek vardır. İşte bu örnek, Allah’ın bütün mühendislere bir model olarak verdiği armağandır. Şu anki teknolojik dünya, hayatımızı kolaylaştıran ve konforumuzu artıran her türlü bilimsel gelişme, doğadaki bu sanat eserlerinin birer kopyasıdırlar. Allah doğadakileri de, teknolojik taklitlerini de bize birer nimet olarak yaratır.
Bağnazlar tarafından heykel sanatının özellikle hedef alınması aslında sadece geçmişten gelen bir gelenek nedeniyledir. Geçmişte putperestliğin yaygın olduğu dönemlerde bazı yöneticiler, halklarından bir kısım kişilerin put inşasına yönelmelerini engellemek için heykel yapımına dair çeşitli tedbirler almışlardır. Geçmişte toplumların içinde bulundukları muhtemel tehlikeleri önlemek amacıyla alınan bu tedbirler, Kuran’da herhangi bir hüküm olmamasına rağmen, adeta dinin bir yasağı olarak yaygınlaştırılmıştır. İşte bu bazı insanların, Kuran yerine gelenekleri benimsemelerinin getirdiği en büyük tahribatlardan biridir.
Mecusiler ateşe, Hindular ineğe, bazı topluluklar güneşe tapıyor diye, inekleri öldürüp, ateş veya güneşten uzak bir hayat süremeyeceğimize göre, puta tapan putperestler var diye tüm heykelleri yasaklamanın olağanüstü derecede ilkel bir düşünce tarzı olduğu ortadadır. Burada anormal olan nesneleri ve varlıkları ilahlaştırmaktır ve harama girenler bunu yapan insanlardır, nesnelerin kendileri değil.
Bağnazların Müslümanlara haram kılmaya çalıştıkları resim ve heykel sanatı, Müslümanların yol gösterici kitabı Kuran’a göre kesinlikle haram değildir. Allah sanatı sever ve kullarına da sevdirmiştir; bütün kainatı sanat ile yaratmıştır. Kuran’da resim ve heykel gibi güzel sanatları haram kılan bir ayet bulunmamaktadır. Tam aksine Kuran’da sanat eserlerinden övgüyle bahsedildiğini görürüz.
Şu anki teknolojik dünya, hayatımızı kolaylaştıran ve konforumuzu artıran her türlü bilimsel gelişme, doğadaki bu sanat eserlerinin birer kopyasıdır. |
Allah doğadakileri de, teknolojik taklitlerini de bize birer nimet olarak yaratır. |
Hz. Süleyman (as)’ın sarayında bulunan ve saltanatının bir ihtişamı olarak övülen heykeller ve sanat eserleri Kuran’da şu şekilde geçer:
Ona dilediği şekilde kaleler, heykeller, havuz büyüklüğünde çanaklar ve yerinden sökülmeyen kazanlar yaparlardı. “Ey Davud ailesi, şükrederek çalışın.” Kullarımdan şükredenler azdır. (Sebe Suresi, 13)
Bu Kuran ayetine rağmen sanata yasaklar getiren bağnazlar, sarayında olağanüstü güzellikte heykeller bulunan Hz. Süleyman (as) hakkında ne düşündüklerini de açıklamak zorundadırlar.
Söz konusu hurafecilerin İslam toplumlarına zararı çok büyük olmuştur. İslam dünyasında heykel ve resim sanatı hurafelerin yayıldığı dönemlerin sonrasında hiçbir zaman gelişememiştir. Sanatını geliştiremeyen toplumlar donuk, ruhsuz ve köhne kalırlar. Yeniliklere kapalıdırlar. Yaratıcılıklarını, pratik düşünme yeteneklerini, detay görme anlayışlarını zamanla yitirirler. Zevksizlik ve donukluk ruhlarına, yaşadıkları mekanlara, birbirlerine karşı davranış biçimlerine de yansır. Bağnazların kapkaranlık dünyasında, sanattan uzaklaşmalarının bir sonucu olarak da incelik ve detaylardan uzak, ürkütücü bir tekdüzelik ve donukluk ve zevksizlik hakimiyeti vardır.