Bir kısım kişiler, kendilerince erkeğin kadın üzerindeki üstünlüğü ve kadının dövülmesi konularına Kuran’dan delil getirmeye çalışır ve şu ayetleri örnek verirler:
Allah’ın, bazısını bazısına üstün kılması ve onların kendi mallarından harcaması nedeniyle erkekler, kadınlar üzerinde ‘sorumlu gözeticidir.’ Saliha kadınlar, gönülden (Allah’a), itaat edenler, Allah nasıl koruduysa görünmeyeni koruyanlardır. Nüşuzundan (korktuğunuz kadınlara (önce) öğüt verin, (sonra onları) yataklarda yalnız bırakın, (bu da yetmezse hafifçe) vurun. Size itaat ederlerse aleyhlerinde bir yol aramayın. Doğrusu Allah yücedir, büyüktür. (Kadın ile kocanın) Aralarının açılmasından korkarsanız, bu durumda erkeğin ailesinden bir hakem, kadının da ailesinden bir hakem gönderin. Bunlar, (arayı) düzeltmek isterlerse, Allah da aralarında başarı sağlar. Şüphesiz, Allah, bilendir, haberdar olandır. (Nisa Suresi, 34-35).
Erkeklerin Üstünlüğü İddiası:
Nisa Suresi 34. ayette, “Allah’ın bazısını bazısına üstün kılması” ifadesinde geçen “beedhum” kelimesi incelendiğinde, burada erkeklerden ve kadınlardan oluşan karma bir topluluğa hitap edildiği görülür. Dolayısıyla buradaki gerçek anlam “Allah, erkeklerin ve kadınların bazılarını bazılarına üstün kılmıştır” şeklindedir. Buradan çıkan anlam, Allah’ın her birine farklı yetenekler ve özellikler vermiş olmasıdır.
“Allah’ın, bazısını bazısına üstün kılması ve onların kendi mallarından harcaması nedeniyle erkekler, kadınlar üzerinde ‘sorumlu gözeticidir.’” şeklinde tercüme edilmiş olan bölümde ise erkeklerin kadınlardan üstünlüklerine değil, sadece “fiziki farklılıklarına” vurgu yapılmakta ve “onların kendi mallarından harcaması nedeniyle” ifadesiyle –daha önce detaylı anlatmış olduğumuz gibi- maddi anlamda kadına bakma yükümlülükleri hatırlatılmaktadır. “Erkekler, kadınlar üzerinde ‘sorumlu gözeticidir’” (veya bazı meallerde geçtiği şekliyle ‘gözeticidir’) olarak çevrilen kısmın Arapçası ise “erricalü kavvamune alennisai”‘dir.
Bu Arapça ifadenin gerçek tercümesi ise şu şekildedir: “Erkekler kadınları gözetir” veya “Erkekler kadının geçiminden sorumludur”.
Ayette geçen, “Kavvam” kelimesi pek çok mealci tarafından yönetici-hakim olarak çevrilmektedir. Oysa bu kelimenin geçtiği diğer tüm ayetlerde kavvam kelimesi tek bir anlam vermektedir, bu da gözetmek ve korumaktır. Hatırlanacağı gibi daha önceki bölümlerde oldukça zengin bir dil olan Arapça’nın ayetlerde kullanım şeklini ve anlamlarını anlamak için genel olarak daima kelimenin diğer ayetlerdeki kullanım şekline bakmanın esas olduğunu belirtmiştik. Bu durum kavvam kelimesi için de geçerlidir.
Kavvam kelimesi kvm kökünden türer. Bu kökün türevlerinin geçtiği tüm ayetleri incelediğimizde hiçbir yerde yönetici-hakim anlamlarını bulamazsınız. Nitekim Kuran’da yönetici ve hakimler için “Hükkam” kelimesi kullanılır. Buradan yola çıkarak söz konusu ayetteki kullanımıyla kelimenin anlamının “gözetmek-korumak” olduğu rahatça anlaşılmaktadır.
Kuran’ın geneline baktığımızda bunu daha iyi anlayabiliriz. Daha önce belirttiğimiz gibi Kuran’ın genelinde kadınların üstün tutulduğu, özgür oldukları ama aynı zamanda herhangi bir zorluk ihtimaline karşı korunduğu görülmektedir. Kadınların korunması, maddi anlamda himaye altına alınması, zorluklara maruz kalmalarının engellenmesi sorumluluğu ise erkeklerin üzerine bırakılmıştır (bu konu önceki bölümlerde detaylı anlatılmıştır). Dolayısıyla söz konusu ayette de kavvam kelimesiyle de açıkça ifade edildiği gibi erkekler kadınları daima ve her şartta korumakla görevlendirilmişlerdir. Bir kısım bağnazlar tarafından erkeklerin üstünlüğüne delil olarak getirilmeye çalışılan bu ayet, aslında kadınların üstünlüklerini açıklayan önemli bir ayettir.
“Kadınları Dövün” İddiası
Nisa Suresi 34. ayette geçen “Nüşuzundan (korktuğunuz kadınlara (önce) öğüt verin, (sonra onları) yataklarda yalnız bırakın, (bu da yetmezse hafifçe) vurun.” şeklindeki açıklamada pek çok mealde “kadınları dövün” şeklinde tercüme edilmiş olan kelimenin Arapçası “idribuhunne” kelimesidir. Kökeni ise “darabe” fiilidir.
Darabe kelimesi Arapçada belki de en zengin anlama sahip kelimedir. Darabe, “Dövmek” anlamına geldiği gibi, “Parayı darp etmek, parayı basmak” anlamlarına da gelir. “Greve gitmek” yine darb kelimesidir. Bunu Türkçede örneğin “çalmak” kelimesiyle kıyaslayabiliriz. Birisi bize “kapı çalınıyor” dediğinde, bir hırsızın kapıyı söküp götürdüğünü anlamayız genellikle. Bu, bir misafirimizin kapıyı açmamızı beklediği anlamına gelir. Dolayısıyla çok anlamlı kelimelerin kullanımında, kullanış biçimi, cümlenin anlamı ve akıl ve sağduyu ile kelimenin gerçek ifade ettiği şekli değerlendirmek gerekmektedir.
Her ne kadar basın ve yayın organlarında kadınlara uygulanan şiddet konularında bilinçlendirme kampanyaları yapılıyor olsa da bugün kadına şiddet dünya çapında engellenememiştir. Bunun nedeni, kadına şiddetin asıl altyapısını oluşturan zihniyete karşı Kuran ile ilmi bir çalışma yapılmamış olmasıdır. |
Darabe kelimesinin en yaygın olarak kullanılan anlamlarından biri ise seyahat etmek ve dışarı çıkmaktır. Nitekim Kuran’da seyahat etmek, sefere çıkmak, bir yerden bir süreliğine ayrılmak manasına gelen ayetlerde “darabe” fiili kullanılmıştır. Örneğin;
“Yeryüzünde sefere çıktığınızda (darabtüm), kafirlerin size bir kötülük yapmalarından korkarsanız, namazı kısaltmanızda sizin için bir sakınca yoktur…” (Nisa Suresi, 101)
Taliban’ın halkına yaptığı zulmü anlattığı blogu nedeniyle hedef haline gelen 16 yaşındaki Malala Yousafzai okuldan dönerken başından ve boynundan vuruldu. Uzun süren tedavi sonucu hayata dönen Pakistan’lı Malala halen genç kızların eğitim hakları için mücadelesine devam etmektedir. 2014 yılı Nobel Barış Ödülü’ne layık görülmüştür. |
“Andolsun, Biz Musa’ya vahyetmiştik: “Kullarımı geceleyin yürüyüşe geçir, onlara denizde kuru bir yol aç, yetişilmekten korkmadan ve endişeye kapılmadan.” (Taha Suresi, 77)
(Sadakalar) Kendilerini Allah yolunda adayan fakirler içindir ki, onlar, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremezler… (Bakara Suresi, 273)
Ey iman edenler, inkar edenler ile yeryüzünde gezip dolaşırken… (Al-i İmran Suresi, 156)
Yeryüzünde adım attığınızda (yolculuğa çıktığınızda)… (Nisa Suresi, 101)
Yukarıdaki ayetlerdeki darabe kelimesi kuşkusuz ki hiçbir şekilde dövmek anlamında kullanılamaz. Burada konumuz olan Nisa Suresi’nin 34. ayeti için de aynı şey geçerlidir. Darabe kelimesini bu ayete göre değerlendirdiğimizde kelimenin üç farklı anlamı üzerinde durmamız gerekir:
1- Onları evden çıkarın,
2- Onları bulundukları yerin dışına gitmek zorunda bırakın,
3- Onları dövün.
Darabe kelimesinin Nisa Suresi 34. ayetindeki kullanımını anlamak için ayetin başındaki ifadeye “Nüşuzundan (korktuğunuz kadınlara” ifadesine dönmek gerekiyor. Nüşuz kelimesi pek çok mealde “şirretlik ve itaatsizlik” olarak tercüme edilmiştir. Sözde kadını aşağılama zihniyetini hemen her fırsatta kadınlarla ilgili ayetlere bir şekilde dahil etmek isteyen bir kısım mealciler, bağnaz zihniyetin şart koştuğu “Erkeğe itaat” zihniyetini ya parantez içinde ya da yönlendirici çevirilerle bir şekilde vermeye çalışmışlardır. Oysa nüşuz kelimesi, “Bir kadının kendi kocası dışında bir kişiyle, flörtten başlayarak gayri meşru cinsel ilişkiye kadar uzanan sadakatsizliği” anlamına gelir. Dolayısıyla ayetin devamında eşine sadakatsizlik yapan bir kadına karşı kocanın nasıl davranması gerektiği tarif edilmektedir.
Erkek, önce kadına bu sadakatsizliği yapmaması için öğüt vermeye çağırılmaktadır. Bunun fayda etmediği durumda kocasının yatağını ayırması öğütlenmektedir. Fakat kadın buna rağmen gayri meşru ilişkiye devam eder ve işi zinaya kadar götürürse bu durumda alınacak en iyi önlem olan kadını evden uzaklaştırmanın denenmesi bir yol olarak gösterilmiştir.
Kuran’da kadının dövülmesine dair bir hüküm yoktur. Peygamberimiz (sav) döneminde de kadınlara karşı asla şiddet uygulanmamıştır. |
Kadının özenle korunduğu Kuran’da, kadının dövülmesi gibi bir uygulamanın yer almayacağı kuşkusuz ki açıktır. Mantıken değerlendirdiğimizde ise, tüm uyarılara rağmen eşini aldatan bir kadını dövmek, zaten sadakati kalmamış bir kadını öfkelendirmekten başka bir işe yaramayacak, çözümden ziyade yeni zorluklar açacaktır. Fakat uzaklaştırma bir çözüm yoludur. Kadın, uzak kaldığı bu süre içinde daha mantıklı düşünebilir, alınan bu tavır karşısında pişman olabilir, olaylara daha sağlıklı bakabilir. Nitekim hatalarından vazgeçmeleri durumunda, eşinin onun aleyhinde bir yol aramaması da ayette belirtilmiş bir güzelliktir.
“Size itaat ederlerse aleyhlerinde bir yol aramayın.” şeklinde tercüme edilmiş söz konusu bölümde, yine “Erkeğe itaat eden kadın” zihniyetinden yola çıkılarak bir yönlendirilmede bulunulmaktadır. Oysa gerçek tercümeye göre burada, “verdiğiniz öğüdü dinler ve sadakatli davranırlarsa” şeklinde bir açıklama yer almaktadır. Buradaki ölçü, kadının erkeğe karşı itaatli olması değil, evlilikte iki tarafın da sorumluluğunda olan “sadakat”tir .
Adnan Oktar: Kadın dövmek haramdır. Kadını dövün demiyor Cenab-ı Allah. Diyor ki “Önce uyarın. Olmazsa yataklarınızı ayırın.” Bunu kadın da yapabilir. “Yataklarını ayırdığı halde yine olmuyorsa evden uzaklaştırın.” Mesela annesinin evine götürün, yahut babasının evine götürün. “Yine olmuyorsa hakem oluşturun; iki taraftan hakem insanlar getirin. Sizi bir araya getirip konuştursunlar, aranızı bulmaya çalışsınlar. Yine olmuyorsa boşanırsınız.” diyor Allah. Dövme diye bir şey yok. İslam’ı karmakarışık yapmışlar. Başörtüsü diye bir şey yok, kadın dövme diye bir şey yok. Kuran’da böyle bir şey bulamazsın, yok. İslam’a iftira var, Kuran’a iftira var. Şeytan oyun oynuyor. İslam’ı çökertmek için oyun oynuyor. Allah’ın tek dinini, hak dini ortadan kaldırmaya uğraşıyor şeytan. Buna müsaade etmeyeceğiz.
(Sn. Adnan Oktar’ın 7 Ocak 2017 tarihli A9 TV canlı yayınından)