Rahmeti kulları üzerinde sınırsız olan Rabbimiz, tüm insanlara dünya hayatında lütufta bulunan, onları esirgeyen ve bağışlayandır. Allah tüm hayatlarını Kendisi’nin razı olacağı şekilde geçiren, korkup sakınan, ayetleri eksiksizce uygulayan ve din ahlakının yayılması için gece gündüz çaba sarf eden salih kullarına, hem dünyada hem de ahirette çok güzel bir hayat müjdeler. Mümin daha dünyadayken cennet benzeri nimetlerle şereflendirilir.
Ancak tevbe eden, iman eden ve salih amellerde bulunup davranan başka; işte onların günahlarını Allah iyiliklere çevirir. Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. (Furkan Suresi, 70)
Kuran ayetlerinde salih amellerde bulunan takva sahipleri çok farklı güzelliklerle müjdelenirler. Bu müjdelerden biri dünya hayatında güzel bir yaşamdır:
Erkek olsun, kadın olsun, bir mü’min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz. (Nahl Suresi, 97)
(Allah’tan) Sakınanlara: “Rabbiniz ne indirdi?” dendiğinde, “Hayır” dediler. Bu dünyada güzel davranışlarda bulunanlara güzellik vardır; ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu ne güzeldir. (Nahl Suresi, 30)
Gerçek şu ki, İbrahim (tek başına) bir ümmetti; Allah’a gönülden yönelip itaat eden bir muvahhiddi ve o müşriklerden değildi. O’nun nimetlerine şükrediciydi. (Allah) Onu seçti ve doğru yola iletti. Ve Biz ona dünyada bir güzellik verdik; şüphesiz o, ahirette de salih olanlardandır. (Nahl Suresi, 120-122)
Ayetlerde bildirilen bu müjdenin, başta peygamberler olmak üzere salih müminler üzerinde gerçekleştiğini pek çok Kuran ayetinden öğrenmekteyiz. Örneğin, Peygamberimiz (sav)’i dünya hayatında Allah’ın zengin kıldığı, “bir yoksul iken seni bulup zengin etmedi mi?” (Duha Suresi, 8) ayetinde bildirilmektedir. Ayrıca Hz. Davud’a, Hz. Süleyman’a, Hz. Zülkarneyn’e, Hz. İbrahim ve ailesine bu dünyada büyük bir mülk ve imkan verildiğinden de daha birçok ayette bahsedilir.
Hem bir mükafat ve şevk kaynağı, hem de Rabbimiz’in lütuf ve ihsanının bir göstergesi olarak salih kullarına dünyada nimet ve güzellik vermesi Allah’ın bir müjdesidir. Nasıl inkarcıların ebedi azapları daha bu dünyadan başlıyorsa, salih müminler için vaat edilen ebedi güzellikler de kendilerine dünyadaki hayatlarında gösterilmeye başlanır.
Allah’ın salih Müslümanlar üzerindeki bir diğer nimeti ise onların yaptıkları kötülükleri iyiliklere çevirmesidir. Daha önce de vurguladığımız gibi insan kolaylıkla hata yapabilen bir varlıktır. Yanılabilir, bilmeden günaha girebilir, kötü bir davranışta bulunabilir, ağzından kötü bir söz çıkabilir. Ancak önemli olan bu hatalardan sonra tevbe etmesi ve davranışlarını düzeltmesidir. Rabbimiz böyle salih ahlaka sahip kullarına Kuran ayetlerinde şu müjdeyi vermektedir:
İşte bunlar; yaptıklarının en güzelini kabul ederiz ve kötülüklerinden geçeriz; (bunlar) cennet halkı içindedirler. (İşte bu,) Onlara va’dolunan doğru bir vaaddir. (Ahkaf Suresi, 16)
Ayette bildirilen bu müjde Rabbimiz’in kulları üzerindeki sonsuz lütfunun bir tecellisidir. Rahman ve Rahim olan Allah’ın ayetlerde haber verdiği bir diğer lütuf ise kötülüklerin iyiliklere çevrilmesidir. Ayetlerde şu şekilde bildirilmektedir:
Ancak tevbe eden, iman eden ve salih amellerde bulunup davranan başka; işte onların günahlarını Allah iyiliklere çevirir. Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. Kim tevbe eder ve salih amellerde bulunursa, gerçekten o, tevbesi (ve kendisi) kabul edilmiş olarak Allah’a döner. (Furkan Suresi, 70-71)
Erkek olsun, kadın olsun, bir mü’min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz. (Nahl Suresi, 97)
İman edip salih amellerde bulunan ve Muhammed’e indirilen (Kur’an)a -ki o Rablerinden bir haktır- iman edenlerin (Allah), kötülüklerini örtüp-bağışlamış, durumlarını düzeltip-ıslah etmiştir. (Muhammed Suresi, 2)
Bir mümin, kendisini yaratan Allah’a iman eder, O’nun emir ve yasaklarına uyar, Rabbimiz’in insanlar için seçip beğendiği din ahlakını her an yaşar ve en önemlisi ölümünden sonrası için çok büyük umut ve beklentiler taşır. Bütün bunlardan ötürü iman edenler, dünyadaki yaşamları boyunca her türlü ruhsal sıkıntı ve üzüntüden uzaktırlar. Müminler kadere ve her şeyi yapıp edenin Allah olduğuna kesin olarak inanırlar ve böylece başlarına gelenlere “… Allah’ın bizim için yazdıkları dışında bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez…” (Tevbe Suresi, 51) ayetinin hükmü gereğince tevekkül ederler. Allah’ın rızasına uyarlar ve Allah’ın Kuran’da bildirdiği gibi, “… Allah bize yeter, O ne güzel vekildir…” (Al-i İmran Suresi, 173) derler.
Ancak dünya bir deneme süresi olduğundan elbette müminin karşısına çeşitli zorluklar çıkabilir. İman eden bir kimse belli dönemlerde açlık, hastalık, uykusuzluk, kaza, maddi kayıp gibi çeşitli sıkıntılarla karşılaşabilir. Daha pek çok zorluk ve denemeden de geçirilebilir. Mümin zorlukların imanının denenmesi için özel olarak yaratıldığını, güzel bir sabır ve tevekkül gösterdiği takdirde bunların ahireti için sınırsız bir ecir kaynağı, olgunlaşması için büyük fırsatlar olduğunu bilir. Bu nedenle de bu zorluklar karşısında tevekkül eder, huzur, mutluluk ve neşesinden hiçbir şey kaybetmez. Bu sıkıntılar onun ruhi dengesini ve kararlılığını hiçbir zaman olumsuz yönde etkilemez. Hatta sabrının ve tevekkülünün karşılığını Allah Katında alacağını bildiğinden şevki ve heyecanı daha da artar.
Bu durum inkar edenler için tam tersi yöndedir. Allah’ın ayetlerini inkar eden bir kişi, dünya hayatında çektiği çeşitli bedensel acıların yanında, ruhen de azap çeker. Korku, üzüntü, ümitsizlik, tedirginlik, karamsarlık gibi negatif duygular onların cehennemde çekecekleri azabın bu dünyadaki küçük bir başlangıcını oluştururlar. Allah, Hak yoldan sapan bu insanları bir ayette şöyle tarif eder:
Allah, kimi hidayete erdirmek isterse, onun göğsünü İslam’a açar; kimi saptırmak isterse, onun göğsünü, sanki göğe yükseliyormuş gibi dar ve sıkıntılı kılar. Allah, iman etmeyenlerin üstüne işte böyle pislik çökertir. (Enam Suresi, 125)
Kim tevbe eder ve salih amellerde bulunursa, gerçekten o, tevbesi (ve kendisi) kabul edilmiş olarak Allah’a döner. (Furkan Suresi, 71)
Allah, Kendisi’nden içi titreyerek korkan, hatalarından ve günahlarından dolayı bağışlanma dileyip, tevbe eden salih müminleri ise, dünya hayatında da en güzel şekilde nimetlendireceğini ve onlara ihsanda bulunacağını bildirmiştir. Hud Suresi’nin 3. ayetinde şu şekilde bildirilir:
Ve Rabbiniz’den bağışlanma dileyin, sonra O’na tevbe edin. O da sizi, adı konulmuş bir vakte kadar güzel bir meta (fayda) ile metalandırsın ve her ihsan sahibine Kendi ihsanını versin. Eğer yüz çevirirseniz gerçekten ben, sizin için büyük bir günün azabından korkarım. (Hud Suresi, 3)
Salih amellerde bulunan müminler bu yaptıklarını Allah’ın rızasına, rahmetine ve cennetine vesile olması niyetiyle yaparlar. Tek istedikleri Allah’ın hoşnut olacağı gibi bir kul olmaktır. Hiçbir insanın rızasını, hoşnutluğunu istemezler. Dünya hayatında makam, mevki peşinde koşmaz, itibar kazanmanın hiçbir öneminin olmadığını çok iyi bilirler. Yaptıklarını Allah korkusuyla ve Allah sevgisiyle yapar, Allah’ın insanın tek dostu ve tek velisi olduğunu akıllarından hiç çıkarmazlar. Rabbimiz, Kuran ayetlerinde salih kullarının yaptıklarını “üstün, büyük ve kesintisiz bir ecirle ödüllendireceğini, onların ecirlerini noksansız olarak ödeyeceğini, onlara ecirlerini iki defa vereceğini” bildirmektedir:
Onlara okunduğu zaman: “Biz ona inandık, gerçekten o, Rabbimiz’den olan bir haktır, şüphesiz biz bundan önce de Müslümanlar idik” derler. İşte onlar; sabretmeleri dolayısıyla ecirleri iki defa verilir ve onlar kötülüğü iyilikle uzaklaştırıp kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler. (Kasas Suresi, 53-54)
Şüphesiz, iman edip salih amellerde bulunanlar; onlar için kesintisiz bir ecir vardır. (Fussilet Suresi, 8)
Eğer siz Allah’ı, Resûlü’nü ve ahiret yurdunu istiyorsanız artık hiç şüphesiz Allah, içinizden güzellikte bulunanlar için büyük bir ecir hazırlamıştır. (Ahzab Suresi, 29)
Gerçekten Allah’ın Kitab’ını okuyanlar, namazı dosdoğru kılanlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak edenler; kesin olarak zarara uğramayacak bir ticareti umabilirler. Çünkü (Allah,) ecirlerini noksansız olarak öder ve Kendi fazlından onlara artırır. Şüphesiz O, bağışlayandır, şükrü kabul edendir. (Fatır Suresi, 29-30)
İman edip salih amellerde bulunanlar ise; Biz şüphesiz onların kötülüklerini örteceğiz ve şüphesiz yaptıklarının en güzeliyle karşılık vereceğiz. (Ankebut Suresi, 7)
Ama sizden kim Allah’a ve Resûlü’ne gönülden -itaat eder ve salih bir amelde bulunursa, ona ecrini iki kat veririz. Ve Biz ona üstün bir rızık da hazırlamışızdır. (Ahzab Suresi, 31)
Kim bir iyilikle gelirse, kendisine bunun on katı vardır, kim bir kötülükle gelirse, onun mislinden başkasıyla cezalandırılmaz ve onlar haksızlığa uğratılmazlar. (En’am Suresi, 160)
Şüphesiz, Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mü’min erkekler ve mü’min kadınlar, gönülden (Allah’a) itaat eden erkekler ve gönülden (Allah’a) itaat eden kadınlar, sadık olan erkekler ve sadık olan kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, saygıyla (Allah’tan) korkan erkekler ve saygıyla (Allah’tan) korkan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah’ı çokça zikreden erkekler ve (Allah’ı çokça) zikreden kadınlar; (işte) bunlar için Allah bir bağışlanma ve büyük bir ecir hazırlamıştır. (Ahzab Suresi, 35)
Yukarıdaki ayetlerde de görüldüğü gibi Allah, rızası için çaba sarf eden, güzel amellerde bulunan, din ahlakının yayılması için gayret gösteren kullarının bu samimi çabalarına üstün bir karşılık vaat etmiştir. Bu karşılıkların en büyüğü hiç şüphesiz Allah’ın rızasıdır. Dünya hayatlarındaki tek amaçları Allah’ın hoşnutluğu, rahmeti ve cenneti olan iman sahiplerine ayrıca Allah’tan bağışlanma ve üstün bir ecir de vaat edilmiştir. Ayetlerde haber verilen bir diğer karşılık ise Rabbimiz’in bu salih kullarını rahmetine sokmasıdır:
Artık iman edip salih amellerde bulunanlara gelince; Rableri onları Kendi rahmetine sokar. İşte apaçık olan ‘büyük mutluluk ve kurtuluş’ budur. (Casiye Suresi, 30)
Müminler içinde bulundukları koşullar ne olursa olsun, daima Allah’a güvenen, hep O’na yönelip dönen, sürekli O’nu razı etmeyi düşünen ve Kuran ahlakından asla taviz vermeyen insanlar olduklarından, Allah’ın hiç bitmeyen rahmeti, fazlı ve sevgisi hep onların üzerindedir. Allah onları hiçbir zaman yalnız ve yardımsız bırakmayacağını vaat etmiştir. Allah, Kendi yolunda samimi bir şekilde çaba gösteren, hiçbir şüpheye kapılmadan mallarını ve canlarını Allah’ın rızasını kazanmak için seve seve harcayan bu sadık kullarını, yaptıklarına güzel bir karşılık olarak içinde sonsuza kadar kalacakları, nimetlerle donatılmış cennetlerle müjdelemiştir:
Müjde, dünya hayatında ve ahirette onlarındır. Allah’ın sözleri için değişiklik yoktur. İşte büyük ‘kurtuluş ve mutluluk’ budur. (Yunus Suresi, 64)
Rableri onlara Katından bir rahmeti, bir hoşnutluğu ve onlar için, kendisinde sürekli bir nimet bulunan cennetleri müjdeler. (Tevbe Suresi, 21)
Ayetlerden de anlaşılacağı gibi, Allah müminleri cennetle müjdelemiş, yaptıkları tüm salih amelleri kabul edeceğini ve kavuşacakları güzelliğin ve mutluluğun ise pek yakın olduğunu bildirmiştir. İnsanın Allah’ın sonsuz rahmetinin ve sevgisinin hep üzerinde olduğunu bilmesi, Allah’ın kendisini cennetiyle mükafatlandırmasını umması müminin kalbine büyük bir ferahlık ve huzur verir. Allah Kuran’da müminlerin ayrıca melekler vasıtasıyla da müjdeleneceklerini bildirmiştir:
Şüphesiz “Bizim Rabbimiz Allah’tır” deyip sonra dosdoğru bir istikamet tutturanlar (yok mu); onların üzerine melekler iner (ve der ki) “Korkmayın ve hüzne kapılmayın, size vadolunan cennetle sevinin” (Fussilet Suresi, 30)
İman edip salih amellerde bulunanlar; onları, içinde ebedi kalıcılar olarak, altından ırmaklar akan cennetin yüksek köşklerine muhakkak yerleştireceğiz. (Salih) Amellerde bulunanların ecri ne güzeldir. Ki onlar, sabredenler ve Rablerine tevekkül edenlerdir. (Ankebut Suresi, 58-59)
Allah’ın müminlere verdiği bu müjdenin Kuran’da anlatılan birçok peygamber üzerinde de tecelli ettiği görülmektedir. Örneğin Allah, Hz. Süleyman’ın ayette bildirilen, “Rabbim, beni bağışla ve benden sonra hiç kimseye nasip olmayan bir mülkü bana armağan et. Şüphesiz Sen, karşılıksız armağan edensin” (Sad Suresi, 35) şeklindeki duasına icabet etmiş ve ona dünyada büyük bir mülk vermiştir. Daha birçok peygambere büyük bir mülk ve imkan verildiği Kuran’ın çeşitli ayetleriyle bizlere bildirilmektedir. Allah, Kendisi’nden bir mükafat ve bir lütuf olarak, cennette mirasçı kıldığı pek çok nimetin ve güzelliğin yanı sıra, dünya hayatında da müminlere nimetler vererek, onların Kendisi’ne olan yakınlıklarını, cennete kavuşma isteklerini ve şevklerini artırmaktadır.
Allah, müminlerin bu dünyada daima mutlu ve güvende olacaklarını, onları ‘güç ve iktidar sahibi’ kılarak Kuran ahlakını hakim edeceğini şöyle vadetmiştir:
Allah, içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara vadetmiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl ‘güç ve iktidar sahibi’ kıldıysa, onları da yeryüzünde ‘güç ve iktidar sahibi’ kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir. Onlar, yalnızca Bana ibadet ederler ve Bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Kim bundan sonra inkar ederse, işte onlar fasıktır. (Nur Suresi, 55)
Bu, Allah’ın müminlere olan bir vaadidir. Müminlerin yapmaları gereken ise, Allah’ın eşsiz lütfuna karşılık O’na şükretmek ve daima O’nu zikretmektir.
Allah’ın ayetlerine uyan, kendilerine verilen öğütleri dinleyen ve ahirete hazırlık yapan insanlar her türlü eksiklik ve hatalarından arınmış olarak Allah’ın izniyle sonsuza kadar güzel bir yaşam süreceklerdir. Tüm hayatları boyunca kendilerine verilen öğütleri tutan, uyarıldıkları konularda tevazuyla teslimiyet gösteren ve korkup-sakınarak hareket eden müminler hesap günü geldiğinde de Allah’ın huzuruna arınmış olarak çıkacaklardır.
Allah’ın Rahman ve Rahim isminin tecellileri inananlar için sonsuza kadar sürecek, her mümin bunun için sonsuza kadar Rabbimiz’e hamd edecektir. Allah iman edenlere bu müjdeyi ayetlerinde şöyle bildirmiştir:
İman edip salih amellerde bulunanlar ise; elbette onları salihlerin arasına katacağız. (Ankebut Suresi, 9)
Tağut’a kulluk etmekten kaçınan ve Allah’a içten yönelenler ise; onlar için bir müjde vardır, öyleyse kullarıma müjde ver.
Ki onlar, sözü işitirler ve en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah’ın kendilerini hidayete erdirdiği kimselerdir ve onlar, temiz akıl sahipleridir. (Zümer Suresi, 17-18)
Allah başka ayetlerinde de Kendisi’nden korkup sakınan kullarının o gün geldiğinde cennetin kapısında nasıl güzel bir karşılanma ile karşılanacaklarını şöyle müjdeler:
Rablerinden korkup-sakınanlar da, cennete bölük bölük sevk edildiler. Sonunda oraya geldikleri zaman, kapıları açıldı ve onlara (cennetin) bekçileri dedi ki: “Selam üzerinizde olsun, hoş ve temiz geldiniz. Ebedi kalıcılar olarak ona girin.”
(Onlar da) Dediler ki: “Bize olan va’dinde sadık kalan ve bizi bu yere mirasçı kılan Allah’a hamd olsun ki, cennetten dilediğimiz yerde konaklayabiliriz. (Salih) Amellerde bulunanların ecri ne güzeldir. (Zümer Suresi, 73-74)
Kuşkusuz bir insan için dünyada verilebilecek en büyük müjdeler; ahirette sonsuza dek Allah’ın razı olduğu bir kul olarak yaşam sürebileceği, yaptığı güzel davranışlarla karşılık göreceği ve cennetin kapısında melekler tarafından güzel sözlerle karşılanacağı müjdeleridir. İşte güzel söze uyan insanlara dünyada verilen müjdeler bunlardır.
Dünyada vaat edildikleri gibi müminler ölüm anında da inkarcıların aksine, melekler tarafından en güzel sözlerle ve müjdelerle karşılanacak, canları güzellikle alınacak ve cennet hayatları başlamış olacaktır:
Ki melekler, güzellikle canlarını aldıklarında: “Selam size” derler. “Yaptıklarınıza karşılık olmak üzere cennete girin.” (Nahl Suresi, 32)
Tüm bunlar Allah’ın dünyada teslimiyetli kullarına vaat ettikleridir. Kuşkusuz cennette yaşanacak sonsuz hayat, güzel davranışlarda bulunan ve güzel söze uyan insanlara Allah’ın verdiği en büyük mükafatlardan olacaktır. Hepsinin de üzerinde iman edenler için Allah’tan bir hoşnutluk vardır.