Peygamberimiz (sav)’den nakledildiği iddia edilen hadisler ilk olarak Peygamberimiz (sav)’in şehadetinden 2-3 yüzyıl sonra kaleme alınmıştır. |
Tarihi kaynaklardan ve elimize ulaşan ilk hadislerden Peygamberimiz (sav) ve dört halife döneminde hiçbir yazılı hadis bulunmadığı bilinmektedir. Harevi konuyla ilgili olarak şöyle der: “Ne sahabe (Peygamber’i görenler) ne de tabiyun (Peygamber’i görmeyen ama sahabe görenler) hadisleri yazmıyorlardı. Ama söz olarak aktarıyorlardı. Basit yazılı bir kaç metnin dışında bunun bir istisnası yoktur. Bu konuda aktarılanların kaybolmaması için Ömer bin Abdülaziz, Ebu Bekr el Hazm’a bir mektupla hadisleri araştırıp, yazmasını emretti.” Yezid bin Abdülmelik ise Ömer bin Abdülaziz ölünce Ebu Bekr el Hazm’ı ve onunla çalışanları bu görevden aldı. Sonra gelen Halife Hişam, ez Zuhri hadislerini ilk toplayan kişi olarak kabul edilir. Bu da, Peygamberimiz (sav)’in şehadetinden 2 ila 3 yüzyıl sonrasına rastlamaktadır.
Peygamberimiz (sav)’in hadislerin yazılmasına izin vermediğine dair başka kaynaklarda da bilgiler mevcuttur. Bunlardan bazıları şöyledir:
Allah’ın elçisinden sözlerini yazmak için izin istedik, bize izin vermedi. (Tirmizi, K. İlm 11)
Biz hadis yazarken Peygamber yanımıza geldi ve “Yazdığınız şey nedir?” dedi. “Senden işittiğimiz hadisler” dedik. Hz. Peygamber dedi ki: “Allah’ın kitabından başka kitap mı istiyorsunuz? Sizden evvelki milletler Allah’ın kitabı yanında başka kitaplar yazdıkları için yoldan çıktılar.” (El Hatib, Takyid 33)
Ey insanlar, ateş tutuşturuldu ve karanlık gecenin parçaları gibi fitneler yakınlaştı. Allah’a yemin ederim ki aleyhimde tutunacak bir şeyiniz yoktur; Kuran’ın helal kıldıkları dışında bir şeyi helal kılmadım. Kuran’ın haram kıldıkları dışındakileri de haram kılmadım. (İbni Hişam, Siret 4)
Allah’ın Kitabında helal kıldığı helal, haram kıldığı haramdır. Hakkında sustuğu ise serbesttir. Allah’ın serbest bıraktıklarını kabul edin ve bilin ki Allah hiçbir şeyi unutucu değildir. (Ebu Davud K Etime 39; Tırmizi K Libas 6; İbni Mace K Etime 60; El- Müracaat sayfa 20)
Bu hadislerden yola çıkarak, Sevgili Peygamberimiz (sav)’in, Kuran’ın haram kıldıkları dışında herhangi bir şeyi haram kılmadığı açıktır. Dolayısıyla, hadislerle Kuran’a ilaveler yapanlar ve hadislerden yola çıkarak haramlar uyduranlar veya haram olan bir konuyu örneğin şiddeti meşrulaştırmaya çalışıp helal ilan edenler doğru söylememektedirler.
Dört Halife Hadislerin Yazılmasına İzin Vermemiştir
Dört Halife de, Peygamberimiz (sav)’in izinden gitmiş ve kendi dönemlerinde hadis yazımına, hatta hadislerin nakledilmesine izin vermemişlerdir. Dört Halife, Peygamberimiz (sav)’in söz ve uygulamalarını en iyi bilen kişiler olmalarına rağmen, insanların Kuran’daki dini esas almalarını sağlamak için, hadis nakletmemişlerdir.
Hz. Ebubekir, Peygamberimiz (sav)’in vefatından sonra halkı toplamış ve onlara şöyle demiştir:
Sizler Allah’ın elçisinden farklı hadisler naklediyorsunuz. Bu durumda sizden sonrakiler daha büyük anlaşmazlıklara düşecektir. Allah’ın elçisinden hiçbir hadis nakletmeyin. Sizden hadis nakletmenizi isteyenlere deyiniz ki: İşte Allah’ın Kitabı aramızda, onun helalini helal kılın, haramını haram görün. (Zehebi, TezkiratulHuffaz 1/3; Buhari l.cilt)
Hz. Ömer ise diğer şehirlerde bulunan sahabeye mektuplar yazarak, ellerinde yazılı bulunan hadis mecmualarını yok etmelerini istemiştir.
Hz. Ömer’den diğer nakiller ise şöyledir:
Ancak sizden önceki kavimleri hatırladım, onlar da kitaplar yazmışlar ve Allah’ın Kitabı’nı bırakarak onlara sarılmışlardı. Allah’ın Kitabı’na hiçbir şeyi karıştırmam. (El Hatip, Takyıdul İlm; İbni Sad, Tabakat)
Hz. Ali de, hadis nakline ve yazılmasına karşı çıkmıştır. Minberden şu hutbeyi vermiştir:
Yanında hadis sayfaları bulunanlar gidip onları yok etsinler. Zira halkı helak eden olay, alimlerin naklettikleri hadislere uyarak Kuran’ı terk etmeleridir. (İbni Abdül Berr, Camiul Beyanil İlm)
Bir başka hadiste ise şöyle bildirilir:
Bir gün Hz. Ali’ye gelirler ve “Halk hadislere dalmış” derler. Hz. Ali sorar: “Gerçekten öyle mi?” “Evet” derler. Peygamber’den işittim ki gelecekte vuku bulabilecek bir fitneden söz ediyordu. “O fitneden kurtuluş nedir, nasıldır?” diye sordum. Resullullah dedi ki: “Kurtuluş Kuran’dadır. Çünkü sizden öncekilerin haberleri de sizden sonrakilerin haberleri de aranızdakilerin hükmü de ondadır. O, gerçek ile yalanı birbirinden ayıran kesin bir hükümdür, şaka ve boş söz değildir. Onu terk eden her zorbanın Allah boynunu kırar. Hidayeti, doğru yolu ondan başkasında arayanı Allah sapkınlığa düşürür. O, Allah’ın en sağlam urganıdır. O, hikmetle dolu Kuran’dır. O en doğru yoldur. O, boş arzuların haktan saptıramayacağı, dillerin, karıştırıp belirsiz edemeyeceği, ilim adamlarının doyamayacağı, çok tekrarlanılmasından bıkılmayan, ilginç özellikleri bitip tükenmeyen bir kitaptır.” (Tirmizi; Darimi)
Sahabenin Bazıları Hadis Toplanmasına Karşı Çıkmıştır
Tanınmış sahabenin de büyük bir kısmı, Peygamberimiz (sav)’in bu önerisini sıkı sıkıya korumuşlardır.
Şeddad, İbni Abbas’a “Hz. Peygamber bir şey bıraktı mı?” diye sordu. O da “Sadece Kuran’ın iki kapağı arasında olanları bıraktı.” cevabını verdi. (Buhari, K. Fezailul Kuran; Müslim, K Fezailus Sahabe; Ebu Davud, K. Fiten; Tırmizi K. Fiten)
İbni Abbas hadis yazmayı yasaklar ve şöyle derdi: “Sizden önceki ümmetlerin sapmaları bu şekilde kitaplar vücuda getirmek yüzünden olmuştur.” (İbn Abdül Berr, Camiul Beyanil İlm 1)
Abdullah bin Mesud elinde bir hadis sayfasıyla geldi. Sonra su isteyerek yazıları sildi, sayfanın yakılmasını emretti ve şunu söyledi: “Allah kime bir hadis sayfasının yerini bildirirse ve o da beni bundan haberdar ederse, Allah’a yemin ederim ki, Hindistan’da dahi olsa o hadisi arar bulur ve yok ederdim.” (Ebu Reyye, Muhammedi Sünnetinin Aydınlatılması)
Ludwig Deutsch’nun “The Learned” adlı yağlı boya tablosu, 1901 |
Müşrik ve Münafıkların Peygamberimiz (sav)’e Baskısı
Peygamberler hak dini tebliğ ettiğinde ilk karşı çıkanlardan biri kendi devirlerinin sözde alimleri, kendilerini din adına hüküm koyucu olarak görenler ve toplumun yanlış gelenek ve örflerinin devamından menfaat sağlayanlar olmuştur. Peygamberimiz (sav) de Kuran’ı tebliğ ettiğinde karşısına en çok engel çıkaranlar, hatta kendisini şehit etmeyi hedefleyenler dönemin müşrikleri yani bağnazları olmuştur. Bunlar, Allah’ın dinini kolay olduğu, neşe ve sevinç verdiği, insanların üzerinden ağır baskıları kaldırdığı, insanları yanlış kurallar ve örfler içinde boğulmaktan kurtardığı, düşünüp araştırmayı emrettiği, merhameti, sevecenliği, anlayışı hakim kıldığı, tüm insanların eşit olduğunu öğrettiği, kadına değer verdiği, hayat dolu bir din olduğu için bir türlü kabullenememişlerdir. Peygamberimiz (sav)’e de –haşa- Kuran’ı değiştirmesi için baskı yapmışlar, kendilerinin atalarından öğrenip getirdikleri binbir anlamsız kural ve taassupla dolu olan sistemi yerleştirmek istemişlerdir. Kuran’da müşriklerin, münafıkların ve dönemin bağnazlarının Peygamberimiz (sav)’e yaptıkları baskı şöyle haber verilmiştir:
Onlar neredeyse, SANA VAHYETTİĞİMİZDEN BAŞKASINI BİZE KARŞI DÜZÜP UYDURMAN İÇİN SENİ FİTNEYE DÜŞÜRECEKLERDİ; o zaman seni dost edineceklerdi. Eğer biz seni sağlamlaştırmasaydık, andolsun, onlara az bir şey (de olsa) eğilim gösterecektin. Bu durumda, biz sana, hayatında kat kat, ölümün de kat kat (acısını) tattırırdık; sonra bize karşı bir yardımcı bulamazdın. (İsra Suresi, 73-75)
Onlara ayetlerimiz apaçık belgeler olarak okunduğunda, Bizimle karşılaşmayı ummayanlar, derler ki: “BUNDAN BAŞKA BİR KURAN GETİR VEYA ONU DEĞİŞTİR.” De ki: “Benim onu kendi nefsimin bir öngörmesi olarak değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben, yalnızca bana vahyolunana uyarım. Eğer Rabbime isyan edersem, gerçekten ben, büyük günün azabından korkarım.” (Yunus Suresi, 15)
De ki: “Ben, sizin Allah’tan başka tapmakta olduklarınıza tapmaktan nehyedildim.” De ki: “BEN SİZİN HEVA (İSTEK VE TUTKU)LARINIZA UYMAM; yoksa bu durumda ben şaşırıp sapmış ve doğru yolu bulmamışlardan olurum.” (Enam Suresi, 56)