Ki onlar, Beni zikretme (konusun)da gözleri bir perde içindeydi. (Kuran’ı) dinlemeye katlanamazlardı.
(Kehf Suresi, 101)
Kehf Suresi’nin bu ayetinde Allah inkar edenlerin zikirden yana gaflet içinde olduklarını bildirmektedir. Rabbimiz bir başka ayetinde de “Hayır, onlar Rablerini zikirden yüz çevirenlerdir” (Enbiya Suresi, 42) şeklinde buyurmaktadır. Onlar Allah’ın ayetlerini inkar etmekte, kainatın her bir detayındaki yaratılış delillerini görmezlikten gelmekte ve Allah’ın insanlara bir hidayet rehberi olarak indirdiği Kuran’ı dinlemekten şiddetle kaçmaktadırlar. Oysa Allah zikrin önemini pek çok ayette vurgulamakta ve aksinin gaflet hali olacağını bildirmektedir:
“Rabbini, sabah akşam, yüksek olmayan bir sesle, kendi kendine, ürpertiyle, yalvara yalvara ve için için zikret. Gaflete kapılanlardan olma.” (Araf Suresi, 205)
İnsan, Kuran ahlakını yaşamakla, her yaptığı işte Allah’ın rızasını aramakla ve Allah’ın emir ve tavsiyelerine titizlikle uymakla yükümlüdür. Zikrin önemi Ankebut Suresi’nde de şu şekilde bildirilir:
Sana Kitap’tan vahyedileni oku ve namazı dosdoğru kıl. Gerçekten namaz, çirkin utanmazlıklar (fahşa)dan ve kötülüklerden alıkoyar. Allah’ı zikretmek ise muhakkak en büyük (ibadet)tür. Allah, yaptıklarınızı bilir. (Ankebut Suresi, 45)
Müminler için ise Allah’ın “Ey iman edenler, ne mallarınız, ne çocuklarınız sizi Allah’ı zikretmekten ‘tutkuya kaptırarak-alıkoymasın’; kim böyle yaparsa, artık onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir.” (Münafıkun Suresi, 9) emri gereği zikir herşeyden önemlidir. Allah “Rabbinin ismini zikret ve her şeyden kendini çekerek yalnızca O’na yönel” (Müzzemmil Suresi, 8) şeklinde buyurmuştur. Müslümanların Allah’ı zikretme konusundaki kararlılıkları bir ayette de şu şekilde bildirilir:
(Öyle) Adamlar ki, ne ticaret, ne alış-veriş onları Allah’ı zikretmekten, dosdoğru namazı kılmaktan ve zekatı vermekten ‘tutkuya kaptırıp alıkoymaz’; onlar, kalplerin ve gözlerin inkılaba uğrayacağı (dehşetten allak bullak olacağı) günden korkarlar. (Nur Suresi, 37)
Kehf Suresi’nin 101. ayetinde dikkat çekilen bir diğer konu ise inkar edenlerin Kuran’ı dinlemeye katlanamamalarıdır. Onlar kendileri gibi, diğer insanların da Kuran’dan uzak durmalarını isterler. Çünkü Kuran’ı dinleyen bir kişi vicdanının sesine uyarak, iyilerin yanına geçebilir; hakkı uygulamaya, yaşamaya ve yaşatmaya başlayabilir. İşte bu nedenle de inkar edenler, kendilerine yapılan tebliği dinlememek için türlü yöntemler kullanırlar. Allah “İnkar edenler dediler ki: “Bu Kur’an’ı dinlemeyin ve onda (okunurken) yaygaralar koparın. Belki üstün gelirsiniz.” (Fussilet Suresi, 26) ayetiyle bu kimselerin kullandıkları yöntemi de bildirmiştir.
İnkar edenler Kuran’ı dinlememek için yukarıdaki ayette belirtildiği gibi yüksek sesle üstün gelmeye çaba harcar, konuyu değiştirmeye çalışır veya saldırgan bir üslupla ayetlerin okunmasını engellemeye gayret ederler. Bu yöntemler işe yaramazsa, bu kez iman edenleri susturmak için şiddete, tehdite ve türlü baskı yöntemlerine başvurabilirler. Bunları yapmalarının tek nedeni ise duydukları gerçeklerden etkileneceklerinden, vicdanlarının harekete geçeceğinden ve bazı düşüncelerinin ne kadar hatalı olduğunu fark edeceklerinden korkmalarıdır. Bu korkularını onların yüz ifadelerinden, tavırlarından, Kuran ayetleri okunurken ve yaratılış gerçeği anlatılırken bir anda paniğe kapılmalarından hemen anlamak mümkündür. Tek kurtuluşları Kuran ahlakına uymak olmasına rağmen inkarcıların hakkı dinlemekten kaçacaklarını Allah Yasin Suresi’nde şöyle bildirir:
Onlara: “Önünüzde ve arkanızda olandan sakının, belki esirgenirsiniz” denildiğinde, (dinlemeyip inkara devam ederler). Onlara, Rablerinin ayetlerinden bir ayet gelmeyi görsün, mutlaka ondan yüz çevirirler. (Yasin Suresi, 45-46)
Oysa Kuran’ı dinlememek için kulaklarını tıkayanlar bilmelidirler ki, hesap günü çok büyük bir pişmanlık yaşayacaklardır. O gün tek istedikleri şey ise ölümün herşeyi kesip bitirmesi olacaktır. Bu durum Kuran’da şöyle haber verilir:
Kitabı sol eline verilen ise; o da, der ki: “Bana keşke kitabım verilmeseydi. Hesabımı hiç bilmeseydim. Keşke o (ölüm herşeyi) kesip bitirseydi. Malım bana hiçbir yarar sağlayamadı. Güç ve kudretim yok olup gitti.” (Hakka Suresi, 25-29)