İnsanın dünya hayatında karşılaştığı tüm nimetlerin tek hakimi ve tek sahibi Allah’tır. Ancak kimi insanlar Allah’ın kendilerine verdiği nimetlerin asıl sahibinin kendileri olduğunu zannederek gaflete kapılabilmektedirler. Ellerindeki bu imkanlar nedeniyle Rabbimiz karşısındaki acizliklerini unutup kibirlenen bir tavır gösterebilmektedirler. Oysa tüm bunları insana veren Allah, dilediği anda geri almaya güç yetirendir. Bu nedenle insanın sahip olduğu her nimeti, her birinin Allah’ın birer lütfu olduğunu bilerek ve Rabbimiz’e şükrederek kullanması gerekmektedir. Allah insanların bu gerçeği anlayabilmeleri için Kuran’da şöyle bir örnek vermiştir:
Onlara iki adamın örneğini ver; onlardan birine iki üzüm bağı verdik ve ikisini hurmalıklarla donattık, ikisinin arasında da ekinler bitirmiştik. İki bağ da yemişlerini vermiş, ondan (verim bakımından) hiçbir şeyi noksan bırakmamış ve aralarında bir ırmak fışkırtmıştık. (İkisinden) Birinin başka ürün (veren yer)leri de vardı. Böylelikle onunla konuşurken arkadaşına dedi ki: “Ben, mal bakımından senden daha zenginim, insan sayısı bakımından da daha güçlüyüm.” Kendi nefsinin zalimi olarak (böylece) bağına girdi (ve): “Bunun sonsuza kadar kuruyup-yok olacağını sanmıyorum” dedi. Kıyamet-saatinin kopacağını da sanmıyorum. Buna rağmen Rabbim’e döndürülecek olursam, şüphesiz bundan daha hayırlı bir sonuç bulacağım.” (Kehf Suresi, 32-36)
Kuran’da bahsi geçen bu iki kişiden mal bakımından daha güçlü olanı, sahip olduğu mülk ve serveti kendisine verenin Allah olduğunu unutmuş ve bunları kendinden zannederek övünmeye başlamıştır. Allah’ın verimli kılmasıyla yemişlerini veren bağını, hurmalıklarını ve ekinlerini sonsuza kadar hiç yok olmayacak, hiçbir zaman zarara uğramayacak sanmıştır. Bakıldığında arasından ırmak geçen ve verimli bir görüntüsü olan bu bağın son derece korunaklı, hiç bozulmayacak gibi güzel ve ihtişamlı olduğu düşünülebilir. Ama tüm varlıkların Allah’a boyun eğmiş olduğunu unutmamak gerekir. Kainattaki herşey gibi bağ da Allah’ın kontrolündedir; her bir tomurcuk ancak Allah’ın iznine bağlı olarak açmakta, her bir dal Allah emrettiği için filizlenmektedir. Allah dilediği için ırmak hurmaların köklerini beslemekte, Allah emir verdiği için bağ canlı ve verimli kalabilmektedir; hepsi Allah’ın sadece “Ol” demesi ile kuruyup yok olabilir.
Kuran’da sahip olduğu nimetleri kendisine verenin Allah olduğunu unutan kişiye, bağına girdiğinde Allah’ın gücünü ve kudretini övüp yüceltmesi ve“MaşaAllah, Allah’tan başka kuvvet yoktur” demesi gerektiğinin hatırlatıldığı bildirilmiştir:
Kendisiyle konuşmakta olan arkadaşı ona dedi ki: “Seni topraktan, sonra bir damla sudan yaratan, sonra da seni düzgün (eli ayağı tutan, gücü kuvveti yerinde) bir adam kılan (Allah)ı inkar mı ettin? Fakat, O Allah benim Rabbim’dir ve ben Rabbim’e hiç kimseyi ortak koşmam. Bağına girdiğin zaman, ‘Maşa Allah, Allah’tan başka kuvvet yoktur’ demen gerekmez miydi? Eğer beni mal ve çocuk bakımından senden daha az (güçte) görüyorsan. Belki Rabbim senin bağından daha hayırlısını bana verir, (seninkinin) üstüne gökten ‘yakıp-yıkan bir afet’ gönderir de kaygan bir toprak kesiliverir. Veya onun suyu dibe göçüverir de böylelikle onu arayıp-bulmaya kesinlikle güç yetiremezsin.” (Derken) Onun ürünleri (afetlerle) kuşatılıverdi. Artık o, uğrunda harcadıklarına karşı avuçlarını (esefle) oğuşturuyordu. O (bağın) çardakları yıkılmış durumdaydı, kendisi de şöyle diyordu: “Keşke Rabbim’e hiç kimseyi ortak koşmasaydım.” Allah’ın dışında ona yardım edecek bir topluluk yoktu, kendi kendine de yardım edemedi. İşte burada (bu durumda) velayet (yardımcılık, dostluk) hak olan Allah’a aittir. O, sevap bakımından hayırlı, sonuç bakımından hayırlıdır. (Kehf Suresi, 37-44)
Ayetlerden de anlaşıldığı gibi, Allah bir afet göndererek sahip olduklarıyla övünen bu kimsenin hem bağını hem de ürünlerini yerin dibine geçirmiş ve ona Allah’tan başka bir kuvvet olmadığını hatırlatmıştır. Sahip olduğu herşeyi yitirdiğinde bu bağ sahibi kişi, Allah’tan başka bir dost ve yardımcı olmadığını anlamış ve “Keşke Rabbime hiç kimseyi ortak koşmasaydım” diyerek Allah’a sığınmıştır.
Kuran’da anlatılan bu kıssadan alınması gereken derslerden biri şudur; insanın hiçbir zaman sahip olduğu şeyleri kendinden zannetmemesi, her bir nimet ve güzellikle karşılaştığında “MaşaAllah, Allah’tan başka kuvvet yoktur” diyerek Allah’ın şanını yücelten bir üslup içerisinde olması gerekmektedir.