İşlerin Allah’ın Dilemesi ile Olacağını Bilerek Konuşmak

Kuran ahlakı

Müminlerin konuşma üslubunda dikkat çeken bir başka özellik de yapacakları bir işten bahsederken ‘Allah dilerse’ ya da ‘İnşaAllah’ diyerek konuşmalarıdır. Bir işi yapmaya karar verdiklerinde bu yönde gerekli olan tüm tedbirleri alırlar. Ama bu olayın ancak Allah’ın dilemesiyle gerçekleşebileceğini de unutmazlar. İnsan bir şeyi ne kadar çok yapmak istese de, bunun için gereken herşeyi yapsa da Allah dilemedikçe o olay gerçekleşmez. Allah Kuran’da müminlere bu konuyu şöyle hatırlatır:

Hiçbir şey hakkında: “Ben bunu yarın mutlaka yapacağım” deme. Ancak: “Allah dilerse” (inşaAllah yapacağım de). Unuttuğun zaman Rabbini zikret ve de ki: “Umulur ki, Rabbim beni bundan daha yakın bir başarıya yöneltip-iletir.” (Kehf Suresi, 23-24)

Allah, bu hatırlatmanın önemini anlaması için günlük hayatta insanın karşısına pek çok örnek çıkartır. Sözgelimi aylarca önceden planlanan, her türlü rezervasyonu ve ödemesi yapılan bir tatil programına kesin olarak gerçekleşecek gözüyle bakılabilir. Ne de olsa teknik anlamda her türlü tedbir alınmıştır. Görünürde de programın iptali için hiçbir neden yoktur. Gece uçağın kalkış saatine göre yatılır, trafik hesaba katılarak evden erkenden çıkılır, uçak biletlerinin alınıp alınmadığı defalarca kontrol edilir; ama Allah dilemediyse uçağa ulaşmak nasip olmayacaktır. Belki son anda ortaya çıkan bir hastalık, belki bir trafik kazası, belki uçağın bir sebeple rötar yapması, belki de bir anda tatilden daha acil bir iş çıkması bu planın gerçekleşmesini engelleyebilir.

Kişi, işe başlarken ‘Allah dilerse bunu yapacağım’ diyerek Allah’a tevekkül etmemişse, aksilik gibi görünen bir durum ile karşılaştığında ciddi şekilde hayal kırıklığına uğrar. Her işin ancak Allah’ın izniyle gerçekleşebileceğinden gafil olduğu için, tatil yapacağını hesapladığı günler boyunca dertlenir, söylenir, gidemediği için yakınıp durur. Oraya gitmiş olsa belki bir kaza geçirme ya da istenmeyen bir olayla karşılaşma ihtimali olabileceğini dolayısıyla planlarının gerçekleşmemesinin pek çok hayra vesile olmuş olabileceğini hiç hesaba katmaz. Bu yanlış inancı da ona hem dünyada hem de ahirette sıkıntıdan başka bir şey kazandırmaz.

Oysa Müslümanlar Allah’ın herşeyi hayır ve hikmetle yarattığını bilirler. Dolayısıyla eğer bu örneği yaşayan kişi müminse ve ‘Allah dilerse tatile giderim’ diye niyet etmişse, programı iptal olduğunda hiçbir şekilde bir üzüntüye kapılmaz. Kendisi için asıl güzel ve hayırlı olanın Allah’ın takdirinde saklı olduğunu bilmenin huzurunu ve rahatlığını yaşar.

“Kim bilir bunda benim için ne gibi hayırlar var” diyerek hem kendi namına hikmetleri görmeye çalışır, hem de çevresindekilere gerçek mümin ahlakının düşünce ve konuşma biçimini gösterir. Allah’a teslim olduğu ve şükredici bir tavır gösterdiği için dünyada da ahirette de bu ahlakının karşılığını alacağını ummanın sevincini yaşar.