Hz. İsa (a.s.)’ın ölmemiş ve öldürülmemiş olduğunun önemli delillerinden biri de, Rabbimiz’in Hz. İsa (a.s.)’ı Kendisi’ne yükselttiğini bildirmiş olmasıdır. Ayetlerde bu gerçek haber verilmektedir:
… seni Kendime yükselteceğim (rafiuke), seni inkar edenlerden temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar inkara sapanların üstüne geçireceğim…(Al-i İmran Suresi, 55)
… Bilakis (bel); Allah onu Kendine yükseltti (refea). Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.(Nisa Suresi, 158)
Allah Hz. İsa (a.s.)’ı Kendisi’ne yükselterek onu inkar edenlerin tuzaklarından korumuş ve kurtarmıştır. Ayetlerde “rafiuke” ve “refea” olarak geçen kelimenin Arapça kökeni “ref” kelimesidir. Ref kelimesinin sözlük anlamı “yükselmektir.” İslam alimi Eşari, Al-i İmran Suresi’nin 55. ayetini, Nisa Suresi’nin 158. ayeti ile birlikte açıklamış ve bu konudaki kanaatini şu şekilde ifade etmiştir: “Hz. İsa (a.s.)’ın diri olarak semaya ref edildiği (yükseltildiği) hakkında, ümmetin icmaı vardır.” (Eşari, el-İbane an Usuli’d Diyane, thk. ve ta’l. Fevkıyye Hüseyin Mahmud, Kahire, 1986, II, s. 115) (icma-ı ümmet: aynı asırda yaşamış olan İslam alimlerinden müçtehid olanların, bir mesele hakkında verilen hükümde birleşmeleridir.)
İslam alimlerinin büyük çoğunluğu bu ayetleri açıklarken, “Hz. İsa (a.s.)’ın ölmediği, Allah Katına yükseltildiği ve bu yükselmenin ruhu ve bedeni ile birlikte gerçekleştiği” hususunda hemfikirdirler.
Hasan Basri Çantay tefsirinde, “rafiuke” kelimesini “Kendisi’ne yükseltip kaldırmak” olarak tefsir etmiş ve “Allah Hz. İsa (a.s.)’ı ruhu ve bedeni ile birlikte yükseltip kaldırmıştır.” şeklinde düşüncesini açıklamıştır.(Hasan Basri Çantay, Kuran-ı Hakim ve Meal-i Kerim, Cilt I, s. 92)
İbn Teymiyye’nin açıklaması ise şöyledir: “Allah onu Kendi Katına yükseltti… ayeti, Hz. İsa (a.s.)’ın ruhu ve vücuduyla yükseltildiğini açıklamaktadır…”(İbn Teymiyye, Mecnuu Fetava, IV, s. 323)
Zahid Kevseri ise, Kuran’da Hz. İsa (a.s.)’ın Allah Katına yükseltilmesi konusunun itiraz edilemeyecek kadar açık ve net olduğunu ifade etmektedir. Al-i İmran Suresi’nin 55. ayetini ve Nisa Suresi’nin 157-158. ayetlerini delil olarak gösteren Kevseri, bu ayetlerde Hz. İsa (a.s.)’ın refi’nin nass (Nass: Kesinlik, açıklık. Kuran-ı Kerim’de veya hadis-i şeriflerde bir iş veya konu hakkında olan açıklık ve bu şekilde açık olan kelam ve ayet) hükmünde olduğunu söylemekte ve konuyu şöyle açıklamaktadır:
Çünkü ref’in asıl anlamı aşağıdan yukarıya doğru nakildir. Burada ayetleri mecaz anlamıyla açıklayabilecek bir husus yoktur. Dolayısıyla şeref ve makam bakımından yükseltme gibi bir manayı çıkarmaya çalışmanın bir delili bulunmamaktadır.(Zahid Kevseri, Nazratün Abire, s. 93)
Kuran ayetlerinden ve İslam alimlerinin yorumlarından açıkça görüldüğü üzere, Hz. İsa (a.s.) diri olarak, bedeniyle birlikte Allah Katına yükseltilmiştir. Bu, Allah’ın bir mucizesidir ve iman edenlerin büyük şevk ve heyecan duyacakları bir harikadır. Hz. İsa (a.s.)’ın sadece ruhunun Allah Katına yükseltildiği veya bu yükseltilme ile manevi (makam olarak) bir yükselişin kast edildiği iddiaları ise gerçeği yansıtmamaktadır. Yukarıda da bazı örnekleri verildiği gibi, pek çok İslam alimi bu iddiaların geçersizliğini eserlerinde ispatlamışlardır.
Hz. İsa (a.s.)’ın diri olarak Allah Katına yükseltilmiş olduğunun bir diğer önemli delili ise, Nisa Suresi’nin 158. ayetinde geçen Arapça “bel” edatıdır. Türkçede “bilakis” anlamında tercüme edilen bu edatın, Arapça dilbilgisindeki anlamı ve kullanım özellikleri çok önemli bir gerçeğe dikkat çekmektedir. Buna göre, bel edatı olumsuzluk ifade eden bir cümleden sonra gelirse, Arapça dilbilgisi kurallarına göre kendinden sonra gelen cümle, bir önceki cümlenin tam zıddı olmalıdır. Bu durumda Hz. İsa (a.s.) ile ilgili bildirilen ayette de, “… Onu öldürmediler, bilakis (bel) Allah onu Kendine yükseltti…” ifadesinde ölümün tam tersi olan canlılığa işaret ediliyor olması muhtemeldir. (Doğrusunu Allah bilir.) Konuyla ilgili olarak, son dönem İslam alimlerinden Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi de şu yorumda bulunmaktadır:
Nisa Suresi 158. ayette geçen ve bilakis (aksine) şeklinde tercüme ettiğimiz, ‘bel’ edatı olumsuzluk ifade eden bir cümleden sonra gelirse, Arapça dilbilgisi kaidesine göre kendinden sonraki cümle, kendinden önceki cümlenin tamamen zıddı olması gerekir. Ölümün karşıtı canlılıktır. Dilbilgisi kuralları bunu gerektirmektedir. Şayet biz “burada manevi ref söz konusudur” ve “Hz. İsa (a.s.) normal olarak vefat etmiştir” desek bu kaideye ters düşmüş oluruz. Zira bu takdirde bel edatından sonra gelen ref, edattan önce gelen aynı zamanda olumsuz bir cümle olan öldürme ve asma fiillerine ters olmaz. Çünkü bir şahıs hem öldürülmüş hem de ruhu göğe yükselmiş olabilir. Aksi halde bu tabir anlamsız olur ki, Kuran-ı Kerim böyle manasız ifadelerden münezzehtir… Ref’in yalnız ruhen olduğunu savunanların tevillerine göre ayetin meali şöyledir: “Onu öldürmediler ve asmadılar… bilakis Allah onun derecesini yükseltti.” Burada icaz (özlü söz) şöyle dursun, orta dereceli bir belagat (güzel söz söyleme sanatı) dahi yoktur… “Apartmanın asansörü beni hergün oturduğum dördüncü kata çıkarır” denildiğinde hiçbir akıllı insan bu sözden beni sadece ruhen dördüncü kata çıkarır şeklinde bir manayı anlamaz. O halde Hz. İsa (a.s.) da sadece ruhen yükseltilmemiştir.(Mustafa Sabri, Mevkıfu’l Akl, s.233)
Said Ramazan el-Buti’nin İslam Akaidi adlı eserinde ise aynı konu şu şekilde açıklanmıştır:
Ayetin önceki bölümü ile sonraki bölümleri arasındaki karşılıklı uygunluk, zorunlu olarak bir hakikati ortaya koymaktadır. Mesela, Arap bir adamın “Ben aç değilim, aksine yan yatıyorum.” demesi doğru bir cümle değildir. Aynı şekilde, “Halid ölmedi, aksine o iyi bir adamdır” cümlesi de öğeleri bakımından kopuktur. Düzgün olanı ise, “Halid ölmedi, aksine yaşıyor” biçiminde gelir. “Başkan öldürülmedi, o Allah Katında derecesi üstün olan bir adamdır” demek, cümlede anlam kopukluğu meydana getirir. Çünkü onun Allah Katında yüksek derece sahibi olması, öldürülmesine engel değildir. ‘Bel’ edatı, önceki söz ile sonraki söz arasında bir aykırılık ifade eder. Yani ‘bel’ kendisinden önce geçmiş bir hükmü iptal eder. (M. Said Ramazan el-Buti, Yaratıcının Varlığı ve Yaratılanın Görevi İslam Akaidi, Mavde Yayınları, İstanbul, 1996, s. 338)
Açıkça görüldüğü gibi, üstün güç ve kudret sahibi olan Allah, Hz. İsa (a.s.)’a kurulan tuzağı, onu diri olarak Kendi Katına yükselterek bozmuştur. Tüm bu deliller bir kez daha göstermektedir ki, Hz. İsa (a.s.) Allah Katında diridir ve Rabbimiz’in takdir ettiği vakitte yeniden yeryüzüne gelecektir. (Doğrusunu Allah bilir.)