Münafık günün hemen her saatinde gösterdiği ‘kötü, nezaketsiz, düşüncesiz ve negatif ahlakıyla’ dikkat çeker. Ciddi bir menfaati söz konusu olmadığı takdirde, herhangi bir konuda nezih bir tavır içerisinde olduğuna rastlamak zordur. Bu bozuk ahlakını konuşmalarına yansıtarak, Müslümanlara rahatsızlık vermek ve huzursuzluk çıkarmak ister.
Münafık şeytandan aldığı ilhamla, zekasını oldukça iyi kullanabilen bir varlıktır. Neyin nezaketsizlik, neyin patavatsızlık, neyin münasebetsizlik olduğunu çok iyi anlayabilecek bir kavrayışa sahiptir. Ama amacı zaten güzel bir tavır göstermek olmadığı için, bu konuda kendini sınırlamaz ve özen göstermez. Ağzına geldiği gibi, canının istediği gibi, olur olmaz yerde konuşmayı kendince ‘özgürlük’ sayar. Sadece kendini önemli ve değerli gördüğü; ve tavırlarının çevresindeki insanları nasıl etkilediğini önemsemediği için, konuşmalarına çekidüzen vermez. Zaten aklını da çok beğendiği ve kendisinde herhangi bir kusur da görmediği için, ‘çok nüktedan olduğuna’ ve ‘çok mükemmel konuştuğuna’ inanır.
Oysaki gün boyu yaptığı hemen her konuşma ‘münasebetsiz, patavatsız ve nezaketsiz’dir. Birşeyi pozitif yönden dile getirerek anlatmak yerine, genellikle bunu en negatif yönüyle, en iğneleyici kelimeleri seçerek dile getirir. Bir sohbet ortamında herkesten çok ve sürekli olarak kendisi konuşmak ister. Konuşmalarında hikmet olmadığı ve çoğunlukla çok gereksiz konularla çevresindekilerin vaktini aldığı halde, herkesin saygıyla ve titizlikle kendisini dinlemesini ister.
O ise, başkaları konuştuğu zaman ‘dinleme adabını bilmez’. Düzenli olarak ‘karşısındaki insanın sözünü keser’ ve ‘lafını tamamlamasına imkan vermeden aynı konuyu alıp kendisi anlatmaya başlar’. Hemen her konuşmasında birilerine ‘laf dokundurup’, bir konuda iğneleme yapıp birşeyler ima etmeye çalışır. Kendisinden başka, güzel konuşabilen insan olduğuna ise inanmaz. Bu yüzden de ‘her kim konuşursa, mutlaka o kişinin lafını düzeltip, onun yanlış bildiğini ya da bir kelimeyi yanlış telaffuz ettiğini vurgulamak ister’. Her şeyin ‘en doğrusunu bilen’ ve ‘yanlışları fark eden’ kişi ise, ona göre yalnızca ‘kendisi’ dir.
Oysaki, münafığın tüm bu kendini ön plana çıkarma ve büyütme çabaları nafiledir. Müslümanlar, güzel ahlak göstermeyen bir insana asla saygı ya da hayranlık duymazlar. İstediği kadar bilgili olduğu ya da güzel konuştuğu imajını vermeye çalışsın, Müslümanlar bundan etkilenmezler. Aksine, bu kişinin iman edenlere karşı özellikle özensiz, kaba ve pervasız bir tavır içerisinde olduğunu görerek, Müslümanlardan farklı bir insan olduğunu anlar ve ona göre dikkatli davranırlar.